Einstein vs. Kuantum – Kim Haklı? + Kuantum Işınlanması

Bir cephede zafer kazanmanız önemli değil. Sonunda savaşı kazanmanız gerekir.

Niels Bohr ile Albert Einstein’ın 1927 Solvay konferansında başlayan kuantum savaşı tüm hızıyla devam ederken Niels Bohr bu “tek kuantum parçacığı” üzerinde sürdürülen tartışmalarda Einstein’ın tüm “düşünce deneylerini” büyük ustalıkla bertaraf etmeyi beceriyordu. Niels Bohr savaşın tartışmasız galibi durumundaydı.

Ama Einstein asla pes etmemiş ve 1935 yılında bu savaşta çok önemli bir cephe açmıştı.

EPR Paradoksu ile ortaya çıkan “Kuantum Dolanıklığı” cephesi.

O zamana kadar tek parçacık üzerinden ilerleyen tartışmaların yönünü “iki kuantum parçacığı” ile tamamen değiştirmiş ve hadi bakalım bu “Mesafeler Arası Korkunç Olayı” açıklayın da görelim bakalım demişti.

Ve.

Kimse açıklayamamıştı. Bir noktada Niels Bohr’un öncülüğünü yaptığı Kopenhag Yorumu ...  Devamı

Einstein’ın Kabusu: Kuantum Dolanıklığı ve Malum Kedi

Nesnenin devamlılığı.

Gariptir. İnsan bebekliğinde belli bir süre “nesnenin devamlılığı” kavramına sahip değildir. Yani. Bir bebek bir nesnenin bakmadığı zaman orada olduğunu anlamaz. O bakmadığı zaman oyuncağı, çevresindeki her şey, annesi, babası, dünya aslında “yoktur”. O yüzdendir “Ce-ee” oyunu çok ama çok ilginç gelir bebeklere. Annesi ya da babası yüzünü kapattığında, bir anlığına, gerçekten “pof” diye yok olduğunu düşünür. Yeryüzünden silindiğini. 1 saniye sonra. “Pof” tekrar geri gelir. Çok acayip bir olay onlar için. Sıradışı. Adeta sihir gibi.

Tanıdık geldi mi?

Belki garip gelecek ama klasik fiziğin de dayandığı temellerden biridir bu. Bir nesne varsa, bakmanıza, ölçmenize gerek duymadan varlığını sürdürür. Oradadır.

Kuantum mekaniğinde mi? I-ıh. Öyle değil. Bakmıyorsanız. Orada değil.

Ve hatta vitesi artıralım biraz konuya tam anlamıyla ...  Devamı

Bu Gerçek Olamaz! : Kuantum Fiziği – Çift Yarık Deneyi

Bir bebeğin ilk adımları. Bir insan için hayatının en önemli anı. Antik çağlarda insanların farklı kıtalara keşfe çıkması ve tüm dünyayı mesken edinmesi gibi. Her şeyi keşfetmeye başladığı an. O ilk adımdan sonrası bir süre dengesizdir, düşer, çarpar… Yavaş yavaş çok daha sağlam adımlarla ilerlemeye başlar. Önce evinin çevresini, parkları… Sonra… Sonra bir yetişkin olur. Gerekli olgunluğa ulaşır. Ama keşfetmesi hiç durmaz. Sürekli yeni yerler, sürekli yeni deneyimler… Anlam arayışı yolculuğunda atılan her bir adım, gerçeğe doğru yapılan bir koşu gibi…

İnsanoğlu gibi… 200.000 yıl önce doğduk… Henüz 6.000 yıl önce medeni hayata geçtik. Ve henüz 300 yıl önce “biz neredeyiz” diye sormaya başladık. Belki de o zaman gerçekten doğdu insanoğlu. Isaac Newton ile. Evreni anlama yolculuğumuzu başlatan insan desek çok da yanlış olmaz…

Sonra… Emeklemeye ...  Devamı

Her Şeyi Unut! – Kuantum Fiziği: Başlangıç

Evren. Galaksi kümelerinden oluşuyor.

Bu kümeler ayrı ayrı galaksilerden. Her galaksi gezegenler, yıldızlar, kara deliklerden oluşuyor. Devasa, uçsuz bucaksız yapılar, aklımızın hayalimizin almayacağı büyüklükler, cisimler.

Daha da küçültelim odağımızı.

Sen. Ben. O. Gördüğümüz her şey.

Bir galaksi kümesindeki bir galakside bulunan bir yıldızın etrafında dönen, nispeten küçücük bir gezegenin üzerinde gezinen minik yaşam formları olan insanoğlu, ortaya çıkardığımız insan yapımı her şey, etrafımızda gördüğümüz, dokunabildiğimiz her şey.

Az önce saydığım ve saymaya zamanımın yetmeyeceği her şey.

Atomdan oluşuyor.

Küçücük bir parça. Tüm evrenin temelinde yatıyor.

Atom.

Her şeyin yapıtaşı.

Şimdi.

Bu zamana kadar Newton’dan, hatta daha öncesinden başladık ve Einstein’a kadar geldik. Klasik Fizikten bahsettik. Newton’ın eksiklerini Einstein düzeltti. Ve bir noktada evreni anladığımızı düşündük. ...  Devamı

Uzay Boşluk Değilmiş – Genel Görelilik Kuramı

https://youtu.be/DonvBVwCnZs

Dünyamızdan yaklaşık 15 milyar ışık yılı uzaklıkta iki adet ışığa bakıyoruz şu an. İki ayrı gök cismine.

Bu kadar uzaktan bu kadar parlak görünmesinin nedeni ise bu cisimlerin bir KUAZAR ya da Türkçe YILBERK adı verilen çok gizemli cisimler olmasıdır.

Ama konumuz bu değil.

Bu cisimler ilk kez İngiltere’deki bir teleskoptan 1979 yılında görüntülendi. Ve bilim insanları haliyle ayrı isimler verdiler bu cisimlere.

Birine QSO 957 diğerine de QSO 561 dediler.

Sonra incelemeye devam ettiler.

Bir gariplik vardı.

Bu cisimler birbirine biraz fazla benziyordu.

Her anlamda. Yapılan tüm incelemelerde garip benzerlikler ortaya çıkıyordu.

Sanki. Aynı gibilerdi.

Gibisi de fazla.

Bu iki cisim. Aslında. Aynıydı. Öyle olmalıydı. Çok anlamsız belki ama öyle.

Astronomlar için de öyleydi. Çölde bir serap görüyor gibilerdi.

Fakat aralarından biri sonunda sorunu çözecekti.

Evet. Yanılmıyorlardı. İki ayrı ...  Devamı