MADDENİN KEŞİF ÖYKÜSÜ – Başlangıç

Yıl 1669.

Bir akşam.

Simyacı Hennig Brandt.

Her akşam olduğu gibi yine “altın” yapabilmek için elinden geleni yapıyordu.

Brandt bir süreliğine araştırmalarına “idrarı” da dahil etti. Bu altın görünümlü sıvının her şeyin anahtarı olduğunu düşünüyordu.

Ve o akşam sabrının meyvelerini toplayacaktı.

İdrarı kaynatarak yoğun bir madde haline getirdi. Ardından bu maddeyi de ısıtabildiği kadar ısıttı.

Ve.

Demiri altına dönüştürecek efsanevi iksiri bulmuştu Brandt. Sonunda…

Sonra ne oldu peki?

Burada toplanan bizler elbette bu hikayenin böyle bitmediğini, idrardan altın iksiri çıkmayacağını çok iyi biliyoruz.

Ama burada olan neydi?

Brandt ne bulmuştu?

Bulduğu şey aslında bildiğimiz fosfor elementiydi.

Simyacılık. Bir efsanenin peşinde harcanan hayatlar.

En nihayetinde hiç ummadıkları bir devrimi başlatmıştı.

Bu aslında bir elementin ilk kez keşfedilişiydi diyebiliriz.

Bir hikayenin ...  Devamı

Atom’un Film Gibi Hikayesi

Madde. Muhteşem bir kilim gibi. Atomaltı parçacıklarla ilmek ilmek örülmüş bir kumaş. Deneyimlediğimiz evreni oluşturan bir örtü. Ama yüz yıl önce madde o kadar da karmaşık gelmiyordu kimseye. O zamanki bilgi birikim dahilinde madde dediğimiz şey elektron ve protonlarla kolayca elde edilebiliyordu. Bugün önümüzde duran müthiş detaylı bir eserin aksine daha düz, basit bir desen vardı karşımızda.

Ve 1920’lerde, o dönemde görülen müthiş gelişimler ile de fizikçiler yavaştan işi çözdüğünü düşünüyordu. Artık maddenin en temel yapıtaşı karşılarındaydı. Pozitif yüklü bir çekirdek çevresinde dönen elektronlardan oluşan bir atom… Ve 1919’da keşfedilen protonların da çekirdekte belirli bir sayıda bulunuyordu. Bu sayı da evrendeki maddelerin bu kadar çeşitli olmasını sağlıyordu.

Bu nispeten basit yaklaşımı tahmin edersiniz ki terk etmesi kolay olmadı. Bilim dünyasında ...  Devamı

Newton ile Fiziğe Giriş – Herkes Anlasın Diye

https://youtu.be/x6coqmUO4mk

Lise matematik ve fizik derslerimi hatırlıyorum. Pek de iyi hatırlamıyorum. Branşımın İngilizce olduğunu biliyorsunuzdur. Dil çalışmalarını sevmemin yanında dil seçmemin nedenlerinden biri de özellikle matematiğin benim için anlaşılması çok zor, inanılmaz soyut ve bir nevi büyülü rakamlardan ibaret bir alan olarak gelmesi olmuştur. Öyle anladım. Daha doğrusu. Öyle anlatıldı. Ve çok gariptir ki sonradan öğrendim ki aslında dil ve matematik çok çok benzer becerilermiş… Neyse…

Bir eğitimci olarak şu an geriye baktığımda suçu önce kendimde ama daha çok öğretmenlerimde buluyorum.

Einstein’ın “Bir şeyi basitçe anlatamıyorsan, sen de anlamamışsındır” sözü aklıma geliyor böyle durumlarda.

İşte o zamanki öğretmenlerime kızgınlığımın nedeni de budur.

Bugün kendi kendime matematik ve özellikle fizik çalışırken, anlamaya çalışırken fark ettiğimde bu oldu.

Matematik, ...  Devamı