Şizofreni ile Yaşamak

Şizofreni. Yaşamayan bilemez derler ya. Bunun en can alıcı örneklerinden biridir belki de. Anlaşılması ve anlatması çok zor. Depresyon gibi değil. Ya da uykusuzluk veya aşırı yorgunluk gibi belirtileri de anladığımız yanılgısına neden olabiliyor. Fakat şizofreninin öne çıkan en yaygın belirtilerine baktığımızda sanrılar, halüsinasyonlar ve düzensiz düşünceler karşımıza çıkıyor.  Bu belirtilerin ise bu hastalığa sahip olmayanların yaşamında doğrudan deneyimleyebileceği bir karşılığı neredeyse yoktur. İşte o yüzden anlaması çok zordur ve işte bu nedenle bu konuda oldukça fazla bilgi kirliliği bulunmakta ve yanlış tanıya ve hatta yanlış tedaviye kadar varmaktadır.

O nedenle sadece belirtilerine odaklanmaktansa daha iyi anlamak ve tespit etmek amacıyla şizofreniye yol açan derinlerde yatan mekanizmalara, sorunlara odaklanmamız gerekiyor.

Birçok uzmana göre şizofreninin ...  Devamı

Şizofreni ve Yaratıcılık Mevzusu – Syd Barrett Vakası

Syd Barrett. Pink Flloyd’un kurucusu. Beyni. Her şeyi.

Rock müzik tarihinin gördüğü en iyi gruplardan biri, saykadelik ve deneysel rock akımının öncüsü olarak kabul edilen bir grup.

Syd belki de Jimi Hendrix ya da grup arkadaşı David Gilmour kadar iyi bir gitarist değildi ya da çok çok iyi bir solist de değildi ama işte birçok otoriteye göre Pink Flloyd’u Pink Floyd yapan ve tarihin en iyileri arasına sokan kendisiydi.

Syd Barrett önce Cambridge Technical College’da Sanat bölümünü bitirir ve ardından Camberwell’de resim bölümünü de bitirir. Sonrasında liseden beri arkadaş olduğu Roger Waters, daha sonradan tanıştığı Rick Wright ve Nick Mason ile birlikte 1965 yılında Pink Floyd’u kurar. Daha sonra David Gilmour da aralarına katılacaktır.

Ve Syd Barrett dönemin en çok ses getiren bu saykadelik rock grubunu kurduğunda sadece 20 yaşındaydı ve The Piper At The Gates of Dawn isimli ilk ...  Devamı

“Bu Benim Kızım Değil!” – Capgras Sendromu

Mary. 40 yaşında bir kadın. Doktoru tarafından çocuğuna agresif tavırlar gösterdiği ve çocuğun güvenliğinin tehlikede olması gerekçesiyle psikiyatri bölümüne sevk ediliyor. Mary’nin kendi, öz çocuğu olan Sarah’ya karşı saldırgan bir tavır sergilemesinin de kendisine göre bir nedeni var. Çünkü çocuğu kendi çocuğuna çok benzemesine rağmen aslında kendi çocuğu değil! Birileri. Devlet. Ona göre öz çocuğunu kendisinden aldı ve yerine ona çok benzeyen sahte bir çocuk verdiler. Hatta Mary ikiz doğurduğunu ama hastanenin sadece Sarah’yı kaydettiklerini de iddia ediyor. Kimi zaman kızı Sarah’yı okuldan almaya giden Mary kızını almayı reddediyor ve “Bana gerçek kızımı verin! Ne yaptığınızı biliyorum!” diyor…

Arkadaşları, ailesi, tüm doktorlar Sarah’nın kendi çocuğu olduğunu söylese de Mary sürekli öz kızının “kendi kızı” olmadığını söylüyor.

Bazen ...  Devamı

Apotemnophilia – Bir Garip Psikolojik Rahatsızlık

“Herkes kendileriyle ilgili bir şeyleri değiştirmek ister. Ben de altı yaşımdan beri bacaklarımın olmamasını arzu ediyorum. Yanlış vücuda hapsolmuş gibiyim. Bu iki bacaklı halde kendim olamıyorum. Hayatımı devam ettirebilmek için iki bacağımın da gitmesine ihtiyacım var.”

**Bu sözler bir filmden alıntı değil. Ya da bir kurgu romandan.

Bu sözler psikolojik rahatsızlığı olan bir insana ait. Çok ama çok nadir görülen bir psikolojik rahatsızlığa.

Vücut Bütünlüğe İlişkin Kimlik Bozukluğu rahatsızlığına.

Bu rahatsızlığın bilinen diğer isimleri Ampüte Kimlik Bozukluğu ya da Apotemnophilia!

***”Bu bacak bana ait değil!” duyduğunuz zaman anlam veremediğiniz, o insanın o bacağı kestirmek için neler yaptığına şahit olduğunuzda ağzınızın bir karış açık kaldığı bir rahatsızlık. Hala araştırılan, buna neyin sebep olduğu tam olarak bilinemeyen, ama ...  Devamı