Sende Yoksa Sıkıntı Var: ZİHİN TEORİSİ

Sait Faik Abasıyanık’ın dizelerini bilirsiniz.

“Bir İnsanı Sevmekle Başlar Her Şey” der…

Gelin bunu değiştirelim. Ben diyorum ki…

“Bir İnsanın Senden Farklı Düşünebileceğini Anlamakla Başlar Her Şey”

Toplumsal geri kalmışlık hepimizin derdi. Bu ülke niye gelişmiyor kardeşim? Neden bir adım ileriye gidemiyoruz? Neden kutuplaşıyor, birbirimizden nefret ediyoruz?

Elbette onlarca nedeni var ama bana kalırsa bunun en temel nedeni işte bu farklı fikirlerin de olabileceğini kabul etmeme inadımızdır…

Zihin Teorisi deniyor buna psikolojide. Birazdan size çocuklarla yapılan çok acayip bir deney ile de ne olduğunu somut olarak anlatmaya çalışacağım ama isterseniz çok uzatmadan konuya girelim. Videonun sonunda da elbette bir iki söz söyleyeceğim.

Şimdi THEORY of MIND yani Zihin Teorisi ya da diğer adıyla Zihin Kuramı nedir ne değildir bir tanımını yapalım önce.

Zihin Teorisinin terimlerden arındırılmış tanımı şudur:

“Kişinin kendisi dışındakilerin farklı düşündüğünü anlaması”

Bu sadece diğer kişilerin varlığının ve niyetlerinin farkında olmak değildir. Empati için de ön koşuldur zihin kuramı. Zihin okuması da denilebilir bir anlamda. Bir savaşçının düşmanının ne yapacağını daha iyi tahmin etmesi, tüccarın alıcıya fiyat belirlemesi, avcının diğer avcıyla rekabet etmesi için zihin kuramına sahip olması gerekir. Diğerlerinin ne düşündüğünü, neleri bildiğini, nelere inandığını ya da neleri arzuladığı ile ilgili olarak düşünmek insan olmanın önemli bir parçasıdır.

Peki neden “teori” denmiş buna. Aslında basit. Çünkü başkalarının fikirleri ile ilgili ancak tahmin yürütebiliriz “teorimiz” olabilir. Doğrudan bilme şansımız yoktur. İnsanlarla ilgili yargılarımız onların davranışları, onlarla ilgili önceden bildiklerimiz, kişilikleri ve çıkarımlarımıza dayanır. Yani kesin olarak bilemeyiz, tanıyamayız kimseyi…

Bu teorinin neden hayati önem taşıdığından başta bahsetmiştim ama gelişimsel açıdan bir insanın en önemli aşamasıdır bu teorinin ortaya çıkışı. Çocukları ele alalım misal. 3 yaş altı çocuklara dikkat ederseniz çok egosentrik olurlar. Yani benmerkezcidirler. Başkalarının düşünceleri, duyguları ve ruh durumlarından bihaber yaşarlar.  Düşününce çok güzel gibi geliyor insana. Kafa rahat. Mis.

Ama insan büyüdükçe topluma karışır ve eğer toplumu oluşturan bireylerde bu zihin kuramı güçlü değilse işte o noktada sorunlar başlar. Çünkü bu kuram insanların kafasının içinde ne olup bittiğine dair bize yardımcı olur. Başkalarının niyetlerini, inançlarını, umutlarını, korkularını bu şekilde anlayabiliriz. Sosyal ilişkiler biliyorsunuz çok zor olabiliyor ve yanlış anlaşılmalar yüzünden aileler, evlilikler, anne-baba çocuk arasındaki ilişkiler yıkıma uğrayabiliyor.

Peki ne zaman geliştiriyoruz biz bu yeteneği? Birçok kaynağa göre özellikle 3 ila 5 yaş arasında bu beceri gelişmeye başlıyor. Ama ergenliğe ve hatta yetişkinliğin ilk aşamalarına kadar da gelişmeye devam ediyor. Ama bunu etkileyen faktörler de var. Örneğin kendisinden büyük bir abisi veya ablası olan bir çocukta bunun daha hızlı geliştiği gözlemlenmiş.

Gelişmesindeki en önemli etkenler çocuğun kurduğu sosyal ilişkiler, anne babaları veya arkadaşları ile oynadığı oyunlar, okuduğu hikayeler.

Tabi bu beceri belli bir sıra ile bazı aşamalar ile oluşuyor.

Örneğin;

Çocuk öncelikle insanların başka istekleri olmasının nedenlerini anlamaya başlıyor

Ardından farklı insanların aynı konuda farklı fikirlere sahip olabileceğini anlıyor

Sonra insanların bir şeyin doğru olduğunu bilmeyebileceğini görüyor

Ardından insanların dünya ile ilgili yanlış inanışlara sahip olabileceğini anlıyor

Son olarak ise insanların gizli duyguları olabileceğini veya farklı duygu durumlarında aynı olaya farklı şekilde tepki verebildiğini…

Şimdi buraya kadar biraz havada kalmış olabilir. Yani nereden biliyoruz? Nasıl ölçüyoruz bunu? Nasıl anlıyoruz bu becerinin gelişip gelişmediğini?

Birkaç ölçek var bununla ilgili ama en çok kullanılan “yanlış inanç testleridir”.

Bu testlerin amacı da çocuklar bildikleri bir konu ile ilgili başkalarının yaptıklarını veya düşündüklerini anlamaya yöneliktir. Yani çocuklar bir şeyin doğru olduğunu bilebilir ama yanlış inanç anlayışına sahiplerse başkalarının bu doğrunun farkında olmayabileceğini anlayabilirler…

Karışık geldi dimi? Biliyorum. O yüzden size çok acayip bir deneyle anlatayım en iyisi.

Belki duymuşsunuzdur. Adı Sally-Anne testidir. Aileler de evde bu testi uygulayabilir çocuklarına.

Gelin önce 42 aylık bir çocuğu izleyelim…

Burada gördüğünüz şey çok acayip…  İnsanın aklı almıyor… Ama bu çocuk için Zihin Teorisini henüz tam olarak oluşturamadığını söyleyebiliriz. Neyse. Şimdi 52 aylık bir çocuğu izleyelim.

Burada gördüğünüz çocuk oldukça yol kat etmiş…

Yani bu deney de bize çok şey anlatıyor. Yetişkinlikte yaşadığımız tüm sosyal sorunların temelinde bu dönem yatıyor, hapishanelerdeki insanların sorunları hakkında da bize fikir veriyor.

Hazır yeri gelmişken bu beceri ile ilgili sorun yaşayanlardan da bahsedelim.

Yani bu becerinin gelişim sürecinde nörolojik veya fiziksel ve bazen de psikolojik bazı nedenlerle sorunlar olduğunda ortaya bazı rahatsızlıklar çıkıyor.

Misal Otizm’in tanısında bu becerinin varlığı ya da yokluğu belirleyicidir. Down sendromundan da farkı burada ortaya çıkar. Down sendromlu çocuklar bu beceriyi geliştirirler ve hatta bu sorunu olmayan bir çocukla aynı düzeyde başarı gösterirler. Yani bu deneye tabi tutulan down sendromlu veya olmayan çocukların %80’i başarılı olmuştur ancak Otizmli çocukların sadece %20si başarı göstermiştir.

Öte yandan Şizofreni hastalarında da bu beceride ciddi sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Bu hastalar yanlış inançları anlamakta yani gerçek ile gerçek olmayanı algılamakta ve başkalarının niyetlerini anlamakta ciddi sıkıntılar yaşamaktadır.

Yine başta da söylediğim gibi zihin teorisinin insanda oluşması öncelikle kendimizi ve daha sonra başkalarını anlamak açısından çok kritiktir. Farklı perspektivlerin de olduğunu kabul etmek ve bunları anlamak insanların içsel bir muhasebe yapmasına da aracı olur. Bu sayede de en önemlisi bir “ÖZFARKINDALIK” ve güçlü bir “BENLİK DUYGUSU”nun oluşmasına katkı sağlar.

Sosyal ilişkilerimiz de bu becerinin gücüne dayanır. Başka insanların ne düşündüğü hakkında düşünmek bize daha önce hiç farkında olmadığımız bir bakış açısı kazandıracaktır. Ve birçok psikoloğa göre iş dünyasında, akademide, sosyal yaşamda başarılı olan insanlarda bu beceri çok üst düzeydedir.

Bu konu ile ilgili yakın zamanda yapılan çok acayip bir bulgu ile ilgili bir video da hazırlamıştım daha önce. Yukarıdaki linkten onu da mutlaka izleyin. Taşlar biraz daha yerine oturacaktır.

Orada da söylediğim gibi, empati bir insanın sahip olabileceği en değerli özelliktir. Başkalarını ve kendimizi anlamaya çalışmaktan, anlayışlı olmaktan vazgeçmeyelim…

Her zaman olduğu gibi. Haftaya görüşmek üzere…

İyi ki varsınız!

Sevgiler!

Kaynaklar:

How Theory of Mind Helps Us Understand Others

(109) PSYC2400_Ch 7 Sally-Anne test – YouTube

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.