Featured Video Play Icon

Korkutucu Uçlarda Yaşamak: Bipolar Bozukluk

Uzun bir süre sınırsız mutluluk patlamaları yaşadığınızı düşünün… O kadar coşku dolusunuz ki uyumayı bile unutuyorsunuz. Kağıdı kalemi alıp aklınıza ne geliyorsa onu yazdığınızı düşünün. Ağzınıza ne geliyorsa söylediğinizi. Dışarıdan bakan biri için mantıksız düşüncelerle dolu şeyler.

Bu coşku dolu, mutluluktan bulutların üstünde gezdiğiniz zamanlarda da özgüveninizin tavan yaptığını. Bu özgüven ile normalde cesaret bile edemeyeceğiniz şeyler yaptığınızı. Tanımadığınız insanlarla tek gecelik ilişkiler yaşamaktan, kredi kartınızın tüm limitini doldurana kadar çılgınca alışveriş yapmaktan, tüm birikiminizi birkaç saat içinde tüketmekten bahsediyorum.

Sonra…

Birden, aniden, tüm bu “euphoria” yani coşkunun tam ortasında duvara toslayan bir araba gibi. Aniden paramparça olduğunuzu. Kendinizi, intiharı bile düşündürecek depresyon dehlizlerinde bulduğunuzu. Bir bataklık. Birkaç gün önceki sizden eser yok. Bir gökkuşağına hayran hayran bakarken birden tüm renklerin solması gibi… Gri bir gökkuşağı.

 Birçok insanın yaşadığı bir bozukluğun çok genel belirtileri olan bu örneklerden, bir psikolog ve psikyatri profesörü olan Kay Redfield Jamison, “An Unquiet Mind” isimli kitabında bahsediyor.

Kendisi de bu bozukluğu hayatı boyunca yaşamış bir olarak ilk elden anlatıyor bize “bipolar bozukluğa” sahip olan bir insanın yaşamını…

28 yaşında yaşamına son vermeye çalışmış, uzun bir komanın ardından hayata dönmüş birisi Jamison.  Ve terapi ve ilaçlarla her şeye rağmen, bir bozukluk ile bir insanın ne kadar verimli bir hayat sürebileceğinin yaşayan kanıtlarından da biri. Psikolojik desteğin ne kadar önemli olduğunun canlı örneği.

 Bipolar bozukluğun belirtileri, nedenleri ve olası çözümlerini derinlemesine incelemeden önce ben de bu “hayati önem” taşıyan olguyla, psikolojik destek ile ilgili henüz duymamış olanlar için harika bir platformdan bahsetmek istiyorum.

Bu videomuzun da sponsoru olan “Evimdeki Psikolog”.

Psikoloji ve psikolojinin bireysel ve toplumsal etkilerini sayısız videomuzda işledik bundan önce. Ve her videomun sonunda da mutlaka “bir uzmandan destek almanız hayati önem taşıyor” diyerek bitiriyordum. Birçok yorumda “bu desteği farklı sebeplerle” alamayan, erişimi olmayan insanları görüyordum. Bu konuda da doğrudan birine yönlendirmek doğru gelmiyordu.

Fakat şimdi “Evimdeki Psikolog” ile kendi sitelerinde de belirttikleri üzere:

Uygun maliyetle terapiye her an ve her yerden ulaşabilirsiniz. Psikolojik desteğe ihtiyacı olan herkes lisanslı Piskolog ve Psikolojik Danışmanlardan aldığı destek ile verimli ve sağlıklı bir yaşam sürebilir.

Bu terapi seanslarını istediğiniz zaman, istediğiniz yerden ister yazılı, ister sesli, ister görüntülü alabilirsiniz.

Bu konuda en önemli unsurlardan biri de gizlilik elbette. Bu seanslardan önce kendi belirleyeceğiniz bir “kullanıcı adı” ile kimliğiniz de tamamen gizli tutulur.

Depresyon, anksiyete, çift, aile, çocuk veya ergen terapisi, bağımlılık, cinsel terapi, kişisel gelişim gibi sayısız alanda destek alabileceğiniz evimdekipsikolog ciddi anlamda birçok insanın hayat kalitesini artırabilecek ve hatta birçok insanın hayatını kurtarabilecek,  toplum olarak maalesef gerekli önemi göstermediğimiz psikolojik desteğe erişim konusunda müthiş bir hizmet.

Üstelik bize, yani bebarbilim izleyicilerine özel bir indirim de sağladılar. Açıklamadaki linkten BEBAR15 kodunu kullanarak %15 indirim ile üye olabilirsiniz. https://bit.ly/3yNlmVW

Şimdi. Bipolar Bozukluğa gelirsek.

Bipolar Bozukluk bir duygudurum bozukluğudur. Ve daha önce de konuştuğumuz anksiyete bozuklukları gibi çok az anlaşılan bozukluklardan biridir.

Kısa bir tatille çözülebileceği düşünülen hafif depresyon tasvirleri ile veya dün mutluyken bugün mutsuz olan insanların “manik depresif” gibi tabirlerle yaftalanması gibi yaygın yanlışlarla çok yanlış anlaşılabilmektedir.

Psikolojiye her zaman çok dikkatli yaklaşan bir kanal olarak biz de öncelikle bu yanlış anlaşılmaları bir ortadan kaldırıp daha sonra sorunun kökenine doğru yol alalım.

Öncelikle “duygudurum bozukluklarından” genel anlamda bahsetmemiz gerekiyor. Bu bozukluklar insanların çok uçlarda yaşamasına neden olan bozukluklardır. Birçoğumuzun bel bağladığı duygusal dengenin inanılmaz derecede bozulmasından bahsediyoruz. Ancak Jamison’a göre işte bu uçların arasında, bu dengeyi yakaladığınız zaman da “Yaratıcı ve müthiş zengin bir yaşam sizi bekliyor.

“Mood disorder” olarak bilinir İngilizce’de. Bizde de “mod” kelimesi günlük dilde sıkça kullanılır. “Bugün modum düşük” gibi örneklerle.

Garip bir şekilde psikolojideki anlamından çok da uzak değildir bu kullanım.

Mod ya da “duygudurum” dediğimizde tanımlaması duyguların kendisinden bile zor olan, kişiden kişiye çok değişkenlik gösteren “duygu durumlarından” bahsediyoruz.

Duygu ve duygudurum arasındaki en temel fark belki de duygudurumun daha uzun süreli olmasıdır. Duygular ise daha kısa sürelidir.

Duygudurum bozuklukları bu nedenle kişinin yaşamında uzun süreli sorunlar yaşaması anlamına geliyor.

Bu sorunlardan bazıları uzun süreli umutsuzluk ve uyuşukluk hali ile seyreden depresyon ve en belirgin olarak depresyon ve mania arasında seyreden bipolar bozukluklardır.

Depresyon. Biliyorsunuz. Psikolojik bozuklukların “gribi” olarak görülür. Elbette çok ciddi bir sorun olmadığı anlamına gelmiyor. En yaygın olanı ve insanların en çok destek için başvurduğu bozukluktur.

Şunu unutmamak lazım tabi. Hepimiz hayatımızın bazı dönemlerinde, bir kayıp yaşadığımızda, işimizi kaybettiğimizde, bir ayrılık sonrasında bu duruma benzer deneyimler yaşayabiliriz.

Ve gerçekte yaşadığınız kaybı daha kolay hazmedebilmenizin yanında zihnimizin veya bedenimizin yavaşlaması açısından faydalı bile görülebilir. Fakat genel anlamda “üzüntü” ya da “keder” geçici duygulardır.

Fakat bu keder ya da üzüntü genel olarak kabul edilen sınırların dışına çıkarak ciddi ve uzun süreli bir soruna dönüştüğünde depresif bozukluklardan bahsedebiliriz.

DSM-5 olarak bilinen Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı’na göre bir hastada majör depresyondan bahsedebilmek için en az beş depresyon belirtisinin en az iki hafta süre ile gözlemlenmesi gerekiyor.

Bu belirtilerden bazıları elbette depresif duygudurum dışında ciddi kilo kaybı ya da alımı, çok fazla veya çok az uyku, günlük faaliyetlerde azalma, değersiz, yorgun veya uyuşuk hissetme, konsantrasyon veya karar almada zorluk ve tekrar eden intihar düşünceleri.

Yani zaman zaman hepimiz üzgün ve kederli hissetsek de depresyon hem ruhsal hem de fizyolojik bir bozukluktur.

Uyku düzeninizi, iştahınızı, enerjinizi, nörolojik faaliyetlerinizi ciddi şekilde etkileyen, bedeninizin olağan işleyişini sekteye uğratan bir sorundan bahsediyoruz.

Elbette psikolojik bozukluk tanımımıza da uyarak bir davranışın bir bozukluk olarak görülmesi için hem kişinin kendisinin hem de çevresindekilerinin hayatını uzun süre olumsuz yönde etkilemelidir.

Genel anksiyete bozukluğunda birinin evden hiç çıkmak istememesi gibi klinik anlamda depresif biri de normal bir yaşam süremediğine dair büyük bir çıkmaz ve umutsuzluk içindedir.

Ve bipolar bozukluklar ile karşılaştırıldığında “depresyon” çok büyük oranda tartının “olumsuz” tarafında seyreder.

Fakat bipolar bozuklukta sahne çok daha farklıdır.

“Manik depresif” tabirini duymuşsunuzdur. Bipolar bozukluk yerine eskiden kullanılan bir tabirdi.

Bipolar bozukluklar bahsettiğimiz gibi depresyonda yaşanan çok olumsuz duygudurumun yanında ilerlemiş vakalarda aşırı coşku ile seyreder. Bu bozukluğa sahip birinin bu iki duygudurum arasında gidip gelmesi bazen haftalar sürerken, bazen aynı gün içinde de bir uçtan diğer uca geçiş yaşayabilir.

Ve bir coşku veya aşırı mutluluk halinden bahsederken enerjik ve mutlu hissetmekten bahsetmiyoruz. Kimi zaman rahatsız bir şekilde yerinde duramamamaktan, kimi zaman da aşırı iyimser bir hiperaktivite halinden bahsediyoruz. Bu durumdayken de kendiniz, benlik algınız ve yapabildikleriniz, yetenekleriniz ile ilgili algınız inanılmaz bozulabilir. Bayağı bayağı bozulabilir.

Başta bahsettiğimiz yazar Kay Jamison bunu şöyle anlatıyor.

“Bu coşku hali ile öne çıkan bir “manik” atak sırasında bir eczanede bulunan “yılan sokmasına karşı önleyici ilaçların” tamamını aldım. Sadece benim farkında olduğum bir yılan saldırısının geleceğinden korkuyordum.”

“Bir keresinde de Penguin yayın evinden 20 kitap satın aldım. Penguenlerin ayrılmaması gerektiğine inanıyordum.”

Yani kötü kararlar oldukça yaygın bu bozuklukta. Ve bunlar daha da kötü sonuçlar doğurabilir.

Tamamen kontrolden çıkmış bu ataklar kimi zaman psikiyatri hastanelerinde sonlanabiliyor. Zira hem hasta hem de çevresindekiler için “kontrolsüz” davranışlardan kaynaklı riskler de beraberinde geliyor.

Ve bu şiddetli manik atakların ardından da sıklıkla çok karanlık bir depresyon atağı seyrediyor. Hızlı bir şekilde müdahale edilmediğinde ise intihara girişim oranı bu dönemde çok yüksek.

Bu bozuklukların sebebine gelirsek.

Psikolojideki birçok olgu gibi burada da genetik, biyolojik, psikolojik ve çevresel etkenlerin bir kombinasyonu söz konusu.

Örneğin özellikle duygudurum bozukluklarında genetiğin çok önemli bir etken olduğu biliniyor.

Yani ailenizde veya kardeşlerinizde bipolar ya da depresif bozukluk hikayesi varsa bu sizi doğrudan risk grubuna sokuyor.

Hatta ilginç bir çalışmada birbirinden ayrı ailelerde büyüyen ve tamamen farklı hayatlar yaşayan ikiz kardeşlerin birbirinden bağımsız bir şekilde 10’da 7 oranında ikisinin de bipolar bozukluk yaşadığı ortaya çıkmış.

Yani stresli bir yaşamın doğrudan bu bozukluğu ortaya çıkardığını söyleyemeyiz. Fakat manik ya da depresif atakları tetikleyebiliyor.

Bu arada dünya çapında kadınların majör depresyon yaşama oranı erkeklere göre daha yüksek. Kimi uzmanlara göre bunun sebebi kadınların psikolojik destek alma konusunda daha istekli olması. Diğer bir neden de özellikle depresyonun erkeklerde kendini öfke ya da saldırganlık ardından gelen üzüntü ve umutsuzluk şeklinde gösterebilmesi.

Tüm bu bozukluklara nörolojik açıdan bakarsak depresif, manik ve sağlıklı insanların beyin faaliyetlerinin de çok farklı olduğu ortaya çıkıyor.

Tahmin edeceğiniz gibi depresyonda bu faaliyetler yavaşlarken manik durumda inanılmaz hızlanıyor ve bu nedenle sakinleşmek veya bir şeye odaklanmak çok zor olabiliyor.

Ayrıca nörotransmiterler yani beynimizdeki sinirsel taşıyıcıların kimyasında da değişiklikler görüyoruz. Odaklanma veya uyarılma ile bağlantılı nöroadrenalin isimli taşıyıcı depresyonda çok düşükken manik durumda sıradışı düzeyde artıyor.

Tedavi yöntemleri de bu kimyasalların yine kişiye göre düzenlenmesi şeklinde ilerliyor haliyle.

Tüm bunların yanında bu tip bozuklukları yaşayanlar şunu çok iyi biliyorlar.  Sonsuz bir döngü bu. Diplerdeyken orası ebedi ikametgahınız gibi gelir. Hiçbir şeyin iyiye gitme ihtimali yok gibi. Olumsuz düşünceler birbirini besler ve sonu gelmeyen bir sarmalda bulursunuz kendiniz. Ve yaşadığınız çevre ve toplum da bu konuda duyarlı olmadığında umutsuzluk da gittikçe derinleşir.

Fakat ne kadar anlamlı olur bunu söylemek bilmiyorum ancak bir çıkış yolu her zaman var. Bununla ilgili tavsiyeler verecek durumda değilim elbette ama yine de çare aramaktan vazgeçmemek tünelin sonundaki o ışığı size gösterecektir. Ve o ışığa ulaştıktan sonra aslında o kuyunun çok da derin olmadığını anlayacaksınız.

Yine her zaman söylediğim gibi. Bunun için ilk ve en önemli şart yardım istemek, destek almaktır.

Bu durumun çok hassas olduğunun farkında olduğum için o nedenle bu tip videolarda hiç sponsor almadığımın farkındasınızdır. Ancak alanında uzman kişilere erişebileceğiniz Evimdeki Psikolog’un bu konuda, destek alma konusunda çok iyi bir başlangıç noktası olabileceğine gerçekten inandığım için bitirmeden tekrar tavsiye etmek istedim.

Ve her zaman olduğu gibi.

Tekrar görüşene dek.

İyi ki varsınız.

Sevgiler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.