Hoşumuza gitsin ya da gitmesin. 5G geldi geliyor. Daha önce de konuşmuştuk 5G nedir ne değildir diye ancak özellikle o videonun yorumlarında ve genel anlamda 5G ile ilgili her yerde gördüğümüz bir nevi “histeri” seviyesine ulaşmış komplo teorileri artık kontrolden çıkmaya başladığı için bu konu ile ilgili tekrar konuşmanın iyi olacağını düşündüm.
Tüm faydalarının da ötesinde “Kuşları öldürüyor. Dünyayı yöneten ailelerin (ne ailelermiş ama) bir silahı bu. Kanser bir salgın olacak” gibi iddiaların gölgesinde kalıyor.
Fakat özünde “tüm bunlar saçmalık” demeden önce baştan bir alalım isterseniz.
İlk olarak elektromanyetik spektruma bir bakalım tekrar.
5G kullananlar dahil olmak üzere tüm mobil cihazlar bir tür elektromanyetik dalga olan yüksek frekanslı radyo dalgalarını kullanır. Radyo dalgaları da elektromanyetik spektrumun düşük enerjili bölümünde yer alır.
Bu spektrumun en alt kısmında da 3 ila 30 hertz aralığındaki çok düşük frekans bandı bulunur. Bu da bu elektromanyetik dalgaların bir saniyede 3 ila 30 kez dalgalandığını, yani inip çıktığını ifade eder.
Bilgi alışverişi yaptığınızda da yani bu dalgalardan veri gönderdiğinizde de bu iniş çıkışlara güvenmek durumundasınız. Yani bu çok düşük frekansta veri alışverişi çok yavaştır.
Ancak buradaki güzellik şu. Bu düşük frekanslı dalgalar birçok engeli, duvarları hatta okyanusu bile aşabilirler. O nedenle yavaş da olsa uzun mesafede veri gönderimi için kullanımı çok yaygındır.
Bu spektrumda frekans yükseldikçe saniye başına gönderebildiğiniz veri hızı ciddi ölçüde artar. Fakat bu durumda bu dalgaların geçebileceği engellerin sayısı azalır. Evinizin duvarından bile geçemez hale gelir.
Şu anda yaygın şekilde kullandığımız 4g mobil ağa baktığımızda bu ağ 700 megahertz ila yaklaşık 3 gigahertz arasında çalışır. Yani bir gigahertz bandında saniyede bir milyar döngüye ulaşabilirsiniz.
Şimdi 5G’ye bakarsak 5G ağı iki temel bandı kullanacak. Birisi 6 gigahertzin altında diğeri ise 24 gigahertz’in üstünde. Radyo dalgaları açısından baktığımızda müthiş hızlı fakat örneğin bu elektromanyetik spektrumda insan gözünün algılayabildiği görünür ışık bandına bakarsak ışıktan çok daha düşük bir frekansta çalışacak 5G.
Yani evet 5G önceki nesillerden hızlı olacak ancak bu sinyaller birçok engele de takılacak.
Ancak bu bilgilerden yola çıkarak 5G ile ilgili en temel iddialardan birine gelelim. 5G karşıtlarının en yaygın iddialarından biri 5G’nin bulunduğu elektromanyetik spektrumdaki dalgaların atomlara zarar vereceğidir.
Bahsettikleri iyonlaştırıcı radyasyondur. İyonlaştırıcı radyasyon dediğimiz de atomdaki elektronları bir nevi yerinden ederek atomun bir iyona dönüşmesine neden olan radyasyondur. Bu tip ışımalar, dalgalar ya da radyasyon ne derseniz deyin, evet, kansere neden olur.
Ancak burada atlanan bir konu var. Elektromanyetik spektrumda iyonlaştırıcı yani yüksek oranda kansere neden olan radyasyon ile iyonlaştırmayan yani çok daha zararsız radyasyon arasında net bir sınır vardır. Bu sınır da bildiğimiz “mor” rengidir. Mor rengin üzerindeki bir frekansta bulunan tüm ışımalar evet kansere neden olabilir.
Bu sınırın hemen ötesindeki mor ötesi dediğimiz ışık da 30 milyon gigahertz seviyesi ile en zayıf iyonlaştırıcı radyasyondur ve bu seviyede bile atomdaki elektronları yerinden ederek özellikle cilt kanserine neden olabilir.
Spektrumda daha da yukarı gittiğimizde çok daha yüksek frekansa sahip X ışını ve onun da ötesinde gama ışınları ise çok daha fazla enerji taşır ve hücrelerimizle etkileşime girmeleri durumunda maruz kalma yüksekliğine bağlı olarak kansere neden olma oranı çok yüksektir.
O nedenledir ki hastanelerde röntgen odalarında bu tip uyarılar bulunur.
Fakat bu açıdan baktığımızda basit bir mantıkla zaten şu anda hayatımızın her yerinde bulunan görünür ışık, AM ve FM radyo, RV, mikrodalga, cep telefonu ve hatta elektrik kablolarından yayılan enerjinin maruz kaldığımız seviyelerde zararı olmadığını görürsünüz.
Elbette buna rağmen geçtiğimiz yaklaşık 50 yılda bağımsız ya da devlet kurumlarınca ciddi anlamda sayısız ama gerçekten binlerce çalışma yapılmış ve günlük yaşamda maruz kaldığımız iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun kansere neden olup olmadığına bakılmış ve buna rağmen hiçbir kanıt bulunamamıştır. Ve evet bu 5G için de geçerlidir.
Gelelim 5G karşıtlarının sunduğu diğer can alıcı argümana. Kanser olan laboratuvar fareleri.
Amerika’daki Ulusal Sağlık Enstitüsünün iyonlaştırıcı olmayan radyasyon ile ilgili olarak yaptığı çalışmaya gönderme yapılarak 5G’nin de ötesine geçilerek tüm mobil cihazların kansere neden olduğu iddia edilir.
Fakat size bu çalışmadaki sıkıntıyı anlatayım.
Çünkü özellikle korkudan beslenen bir canavar misali medya bu tip çalışmaları çarpıtıp, abartıp en basit haliyle yalan söylemekten ve rating kovalamaktan geri kalmıyor malum.
Alıntı yapılan çalışmalarda ki kaynaklarda bu çalışmaların linkini de bulabilirsiniz erkek ve dişi fareler insanın cep telefonundan maruz kaldığına benzer elektromanyetik radyasyona maruz bırakılıyor. Fakat buradaki sıkıntı şu. Çalışmada kullanılan radyasyon seviyesi normalde bir telefondan yayılabilecek seviyenin çok çok üzerindeydi ve bu radyasyonu farelere bir kaynaktan doğrudan vücutlarına iki yıl boyunca, her gün kesintisiz 9 saat boyunca uyguladılar.
Şimdi. Asıl sonuçlar çok ilginç.
Bu kapsamda iki çalışma yürütülüyor.
İlk çalışmanın sonuçlarına göre bu şekilde sıradışı miktarda radyasyona maruz bırakılan farelerden erkek olanlar ortalamada hiçbir radyasyona maruz bırakılmayan kontrol farelerinden daha uzun yaşıyorlar. Fakat yine bu erkek farelerin ortalamasına baktığımızda evet oransal olarak erkeklerde daha fazla kanser vakası söz konusu. Dişi farelerde ise hiçbir fark söz konusu değil. Radyasyonun hiçbir etkisi yok.
İkinci çalışmada ise yine radyasyona maruz bırakılan erkek fareler diğerlerinden daha uzun yaşıyor ve yine daha fazla kanser vakası söz konusu.
Bu kez dişi farelerde daha fazla kötücül lenfoma görülüyor.
Şimdi bu açıdan baktığımızda bu tip radyasyonun kansere neden olduğunu kanıtladığı algısı da oluşabilir.
Fakat çalışmada kullanılan yüzlerce fare içinde kansere yakalananların sayısı 10’u geçmiyor. Daha uzun yaşaması bir tarafa birkaç kanser vakası bile yeterince fazla diye düşünebiliriz.
Bu konuda da Yale Üniversitesinden Nörolog Steven Novella şunları söylüyor. Çalışmada kansere yakalanan fare sayısı çok düşük ve sonuçlar her anlamda çok tutarsız. Bu nedenle sonuçların güvenilirliği düşüktür. Çünkü radyasyon dışında kalıtımsal ya da farklı çevresel faktörlerden hiç bahsedilmiyor.”
Ancak her seferinde bu çalışma 5G’nin insanları öldürdüğü, yaşam sürelerini kısalttığı ve hatta daha da ileri gidilerek nüfus planlaması olarak kullanıldığı yönündeki iddialar bu çalışmada radyasyona maruz bırakılan farelerin aslında daha uzun yaşaması ile bir nevi çürütülmüş oluyor.
Kanser bulguları ise gördüğünüz üzere oldukça tartışmalı.
Peki bu haberleri kim yayıyor. Gelin kaynağına inelim.
Bu komplo teorilerini araştırdığımızda özellikle Rusya’da yayın yapan Russia Today isimli bir kanal karşımıza çıkıyor. Sürekli 5G’nin beyin kanseri, kısırlık, otizm, kalp rahatsızlıkları ve Alzheimer’a neden olduğuna dair haberler yapıyorlar.
Bu haberlerin kaynağı ve kanıtları ise tahmin ettiğiniz gibi yok. Sıfır. Hiçbir araştırma, hiçbir bilimsel çalışmadan beslenmeyen, tamamen ilgi çekmeye ve ratinge dayanan haberler.
“İnsanlık Üzerinde Tehlikeli Deney”, “5G Kıyameti”, “5G Çocukları Kanser Ediyor” gibi başlıklarla bahsettiğimiz korkudan beslenme görevini icra ediyor.
Bu konularla ilgili ekrana çıkardıkları ya da fikirlerini aldıkları sözde uzmanlar da hiçbir yerde ismini duymadığınız kurumlarda çalışan bu konuda hiçbir bilgisi ve vasfı olmayan uzmanlar maalesef. Herkes her konuda uzman bu zamanda malum.
İşin ilginç tarafı Rusya Başkanı Vladimir Putin de 5G’yi destekliyor.
Bir konuşmasında “Önümüzdeki dönemde en önemli görevimiz yüksek hızlı internete erişimi düzenlemek ve beşinci nesil iletişim sistemlerini işletmeye almaktır” demişti.
Tahmin edersiniz ki ülkemizde de örneklerini gerek ana akım medyada gerekse sosyal medyada da gördüğümüz üzere RT bu konudaki tek suçlu değil. Fakat bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. 5G karşıtlarının genel anlamda teknoloji karşıtı ve hatta çoğunluğunun aşı karşıtı olduğunu göreceksiniz.
Bunu yaparken de korkularınızı besleyerek iyi elektromanyetik dalga yayan makineler satmaya çalışırlar.
Bunlardan da korkarsanız sağlığınızı iyileştirecek ve “frekansınızı artıracak” takviyeler önerirler.
Frekansımızı artırmak derken neden bahsediyorlar bilmiyoruz. İnşallah iyonlaştırıcı frekansa kadar yükseltmiyorlardır.
Son olarak bana kalırsa hepsinin içinde en mantıklı argümanlardan biri de şudur. “Bize daha önce yalan söylendi ve artık hiçbir şirkete veya kuruma güvenmiyorum”.
Biraz paranoyaya kaysa da bahsettiğimiz daha önce yalan söylenmiş olması, büyük şirketlerin özellikle yönetmeliklerin ve kontrolün çok az olduğu dönemlerde doğruydu.
Bu dönemlerde bilim insanları ve bilim de bu aldatmacada maalesef bir unsur olmuştu.
Fakat yine de tarihte en güvenilir olgu olarak bilim karşımıza çıkar. Bugün ise bu konuda güvenebileceğimiz tek kurum haline gelmiştir. Kötü niyetli bilim insanlarının veya kurumlarının olmadığını iddia edecek kadar naif olmamak gerekiyor elbette ancak özellikle günümüzde bilimsel çalışmalar yapan tüm araştırmacıların tamamının insanlığın sonunu getirmek için çalıştığını düşünmek de en basit haliyle safça ve kötü niyetlidir.
Yine de eğer iyonlaştırıcı olmayan radyasyonun kanserojen olduğu kanıtlanırsa ki henüz kanıtlanmış değil güneş ışığından ya da alkolden daha az zararlı olacağını da unutmamak gerekiyor. Çünkü neyin kanserojen olduğunun sınıflandırması da tartışma konusudur.
Diğer taraftan bir araştırmaya göre ve psikologlara göre 5G değil de 5G ile ilgili ortaya çıkan anksiyete dalgası aslında 5G’den daha tehlikeli olabilir. O yüzden endişe etmemek ve gerçek uzmanların, gerçek bilim insanlarının söylediklerine, asıl gerçeğe inanmak ve güvenmek gerekiyor.
Daha da önemlisi bilgi çağında bilgiye erişim bu kadar kolayken üçüncü sınıf bir kanalda üçüncü sınıf bir sözde uzmanın söylediklerini doğru kabul edip yalan haber ve korkunun bir kaynağı olmaktansa biraz araştırma yaparak asıl gerçeğe kendiniz ulaşmayı deneyin.
Merak edenler olabilir yeni dünyanın büyük oyuncuları ya da bahsettiğimiz dev aileler ve şirketlerden herhangi maddi bir yardım almadım bu videoyu hazırlamak için. Maalesef zamanında bir kez Cambly sponsorluğu dışında bu zamana kadar gerek markaya güvenmediğim ve gerekse yanıltmamak için birçok sponsorluk teklifini de kabul etmedim.
O nedenle hala bebarbilim’in ayakta kalabilmesi için sizin destekleriniz çok çok önemli. Katıl butonu ve patreon üzerinden destek olarak sadece gerçeği ve doğruyu ve asıl önemli olanı, bilimi ve mantığı yaymak üzere çıktığım bu yolculukta bir ışık da siz olabilirsiniz.
Şimdiden çok çok teşekkürler.
Ve her zaman olduğu gibi.
Tekrar görüşene dek.
İyi ki varsınız.
Sevgiler!
Kaynaklar:
https://ntp.niehs.nih.gov/whatwestudy/topics/cellphones/index.html
https://www.abc.net.au/news/2018-03-31/5g-technology-is-here-but-no-one-is-ready/9602620