İnsan Genom Projesi + Yapay Zeka = Modern Öjeniye Giriş

Arkadaşlar. Nasılsınız? Videoya geçmeden çok önemli duyurumuzu hemen yapalım…

BebarBilim’in İngilizce ve Almanca kanalları BebarScience ve BebarWissen yayın hayatına başlamıştır!

Şu anda birkaç video ile açılışı yapıyoruz ama kısa zamanda video sayısı artacaktır!

Aşağıdaki linklerden abone olarak BebarBilim’i dünya çapında bir kanal yapmaya ne dersiniz? Desteğiniz çok ama çok önemli. Abone olmayan kalmasın! Herkesi bekliyoruz! Şimdiden çok çok çok teşekkürler!

Şimdi….

Gelelim çok acayip konulara, olaylara, gelişmelere… Geyik olsun diye söylemiyorum, cidden çok ama çok şaşıracaksınız…

ÖJENİ videosunu hatırlıyorsunuz. Öjeni destekçisi bilim insanlarını da. Kendilerine göre Darwin’in “doğal seçilim” tezine bakarak “neden doğanın zayıfları elemesini bekliyoruz ki” diyen ve işleri hızlandırmak isteyen insanlar, liderler…

Mükemmel, saf, güçlü, zeki insan ırkını kendilerince yaratmak isteyenler…

Ama yine videodan hatırlarsınız işler tam bir kabusla, milyonlarca masum insanın ölümü ile sonuçlanmıştı.

Şimdi bilimsel olarak ve fikir olarak gayet “yapılabilir” gibi duran bu öjeni fikri nasıl oldu da korkunç bir tabloya dönüştü?

Birçok bilim insanına göre en büyük nedeni Öjeni destekçilerinin çok önemli bir noktayı atlamasıydı.

Çünkü Darwin’e göre hepimizin, dünyada yaşamış veya yaşayan tüm canlıların varlığını borçlu olduğu çok önemli bir kanun var… ÇEŞİTLİLİK… Bu arada Darwin de bunu açıklayamamıştır. Neden FARKLI olmak yaşama şansımızı artırıyor tam olarak bilmiyoruz ama durum bu. Tüm türleri güçlü yapan bu ÇEŞİTLİLİK…

Fakat bazı bilim insanları da bunun tek başına yeterli olmadığına inanıyor. Evet ÇEŞİTLİLİĞİN doğada çok önemli bir yeri olduğunu kabul ediyorlar ama SEÇİLİM olmadan da ÇEŞİTLİLİĞİN bir şey ifade etmediğini söylüyorlar.

Bu kişilerden biri de fizikçi ve gen araştırmacısı Steve Hsu… Ve Steve Hsu modern bir öjeni destekçisi… Nasıl yani? Bildiğimiz haliyle değil merak etmeyin. Ama Hsu’ya kulak vermekte fayda var…

Kendisine göre “öjeni” kavramı doğru algılandığında ve doğru uygulandığında sonuçlar geçmişteki gibi korkunç olmayabilir. Yani evet “bir grup insana mı kaldı kardeşim kimin zayıf kimin güçlü olduğunu bulmak? Ya da hangi insani özelliklerimizin bizi “zayıf kıldığına” kime ve neye göre karar vereceğiz?” diye düşünebilirsiniz.

Ama kendisi işte tüm bu fikirleri alarak o videonun sonunda da bahsettiğim “Modern Öjeni” kavramını öne sürüyor…

Biraz Steve Hsu’dan bahsetmek önemli diye düşünüyorum detaylara girmeden önce…

70’lerde çocuk olan Steve tam bir Star Trek hayranıymış o zamanlar. Orijinal Star Trek’ten bahsediyoruz. Kaptak Kirk, Spuck… Saatlerce izler ve hayaller kurarmış. Tabi o zamanlar ebeveynlik bugün olduğu gibi değil… Çocuklar saatlerce ekran başında kalabiliyormuş. Neyse.

İşte Star Trek serisinin konumuzla çok alakalı bir kısmı var. Star Trek’te de bir nevi ÖJENİ Savaşları söz konusuydu. Genetik süper insanlar üretiliyordu…

Normal insandan daha akıllı, daha yetenekli insanlar. Ve hikayeyi biliyorsanız bu “süper insanlar” neredeyse dünyayı ele geçiriyorlardı…

Ama işte Steve de bu hikayeden çok etkileniyor…

Bu arada 1970’lerde IQ testi furyası baş gösteriyor. Steve de IQ testine sokuluyor ailesi tarafından ve o zaman “üstün zekalı” denebilecek bir sonuç alıyor. Çok yüksek bir puan alıyor.

Herhalde bu zekanın bir göstergesi olarak da “Niye daha yüksek aldım?” diye düşünüyor…

“Ezikler! Hepinizden daha akıllıyım ben” diye gezmektense bunun nedenini düşünüyor…

Daha iyi vitaminler mi alıyordu? Annesi babası onu hep erken yatırdığı için miydi? Çevresel faktörler miydi? Yoksa DNA’sında mı bir şeyler vardı?

Burada da kalmayıp hemen şehir kütüphanesine gidiyor.

IQ testinin nasıl yapıldığı, bilişsel becerilerin nasıl ölçüldüğü…

Ve hepsinde DNA’nın belirleyici olduğunu görüyor bir noktada…

Bu noktada Steve hayatını buna adamaya karar veriyor.

Fakat 70’lerde bu konu o kadar “uzak” bir konuymuş ki… Okuyacak bir bölüm bile bulamayan Steve fizik okumaya karar veriyor… Kafasındaki soruların cevaplarını ölmeden göremeyeceğini düşünüyor.

Ta ki 2000 yılına kadar…

2000 yılında dönemin ABD Başkanı Bill Clinton Beyaz Saray’da insanlık tarihinin en önemli bilimsel gelişmesi olduğu düşünülen İnsan Genom Projesinin başarılı olduğunu açıklayacaktı…

İnsan genomunun haritalama çalışmaları sonuca ulaşmıştı ve ilk kez bir genom sıralanabilmişti…

Ortalık yıkılmıştı resmen o zamanlar hatırlayanlar var mı bilmiyorum. Tüm gazeteler, haberler… Tüm dünyada hayat durmuş ve herkes resmen kutlamalar yapıyordu…

Bu genom sıralaması basit haliyle şu anlama geliyordu. İnsan geninde mesela yüksek IQ’ya yol açan gen ya da misal kansere yol açan mutasyonlar nokta atış ile tespit edilebilecekti. Bebek doğmadan tüm özellikleri, hastalıkları, IQ seviyesi anlaşılabilecekti…

Ve işler çok çok iyi gidiyordu.

İlk gen haritasının çıkarılması için harcanan para 1 milyar dolar civarındaydı.

Gelişmelerle bu fiyat önce yüzbin dolara, sonra 10 bin dolara kadar düştü…

Çok kısa sürede birkaç yüz dolara herkes gen haritasını çıkartabilecekti.

Bu gerçekten ama gerçekten insanlık tarihin en ama en büyük başarısı olacaktı.

AMA…

İşte bu üzücü bir AMA…

Genlerimizin haritasını çıkarabildik çıkarmasına da… İşte maalesef genler düşündüğümüzden milyonlarca kat daha karmaşık çalışıyordu.

Bir özelliğe yol açan tek bir gen değil… Bazen binlerce, milyonlarca gen grubunun ortak çalışmasıydı. Ve milyarlarca gen arasından bunu tespit edebilmek ise… İşte orası imkansızdı… Gerçekten. Kelimenin tam anlamıyla imkansız…

Genom Projesi ile ilgili ilk başlardaki heyecandan da eser kalmadı haliyle. Herkes büyük hayal kırıklığına uğramıştı…

Böyle söyleyince de Genom Projesinin başarısız olduğunu düşünüyor insan ister istemez.

AMA.

Bu güzel bir AMA…

Genom Projesi kesinlikle başarısız değil. Hatta hala insanlık tarihinin en önemli adımı olduğunu söylesek yalan olmaz.

ÇÜNKÜ!

Evet. Düşünüldüğü gibi sonuçlanmadı belki, belki nokta atışla tek bir gen setinden mutasyonu veya bir özelliği bulamıyor olabiliriz.

Ama işte elimizde sonuçta “gen haritaları” mevcut.

Bu da “veri” demek…

Bu veri ile bir şeyler yapılabilmeliydi…

Yani milyonlarca insandan alınacak gen haritalarını düşünün.

Bu verilerle yapabileceklerinizi.

Bunun için de programlar, projeler başlatılıyor.

23andme.com girişimini duyanlar olmuştur.

100 dolara dna testi yaptırabildiğiniz ve gerçekten aslında nereli olduğunuzu öğrendiğiniz bir proje.

Siz aslında asyalı, Avrupalı ya da tahmin ettiğinizden çok başka bir yerden geldiğinizi öğrenirken işte verdiğiniz DNA örneği ile az önce bahsettiğim veritabanına da veri sağlıyorsunuz.

Bu ve bunun gibi girişimlerle 2018’in yaz ayında İngiltere’nin BioBank isimli gen bankasında 1.1 milyon kişinin genleri toplandı.

Bu sayı tam olarak yeterli olmasa da bazı araştırmalar yapılması için bir başlangıç oldu.

Ve gerçekten inanılmaz bulgular ortaya çıkmaya başladı yavaş yavaş. Bahsedeceğim birazdan.

Ama yapılan çalışmalar ise biraz karmaşık olsa da özetle şu şekilde. Misal elinizdeki gen bankasında uzun boylu insanların genlerini alıp bu insanların neden uzun olduğunu bulmak istiyorsunuz. Bu insanların gen verilerini bilgisayara yüklüyorsunuz. Bilgisayar bu verileri alıyor ve tekrar eden ortak sayılara bakıyor. Yani şöyle bir rapor çıkarıyor bilgisayar size “Uzun boyluların büyük kısmının gen dizisinde 273674., 938209. Ve 39876. noktalarda mutasyon gözlemlendi…

*Şimdi başta hikayesini anlattığımız Steve’i hatırlarsınız. İster istemez fizikçi olmuştu. Hayali gen çalışmaları yapmaktı. İşte Steve işi gücü bırakıp Gen Araştırmaları yapmaya adıyor kendini ve işte Steve az önce örnek verdiğimiz “insanın neden uzun olduğunu” bulmak üzere gerçekten bir çalışma yapıyor.

Ve Yapay Zeka insan geninde boyunu belirleyen 20000 farklı nokta olduğu sonucunu veriyor.

Makine Öğrenmesini biliyorsunuz. Yani yapay zeka bu sonuca ulaştıktan sonra bir sonraki adımda yapacağınız şey elinizde sadece gen örneği olan ve hiçbir şey bilmediğiniz bir insanda bunu kullanmak. Tahminde bulunmak. Yani hiç tanımadığınız, görmediğiniz bir insanın sadece DNA örneğine bakarak boyunu tahmin edebilir misiniz? Soru bu…

Bilgisayara verileri yüklüyorsunuz ve bilgisayar size diyor ki bu DNA örneğinin sahibinin boyu 1.92.

Mümkün mü sizce?

Şimdi sıkı durun…

Steve Hsu’nun yaptığı çalışmanın sonucuna göre yapay zeka bir insanın boyunu sadece ve sadece 2 cm sapma ile tahmin ediyor…

Bizim milyonlarca yıl uğraşsak bile çözemeyeceğimiz şeyi Yapay Zeka çok kısa sürede çözüyor ve bir sonuç çıkarıyor ve ilk seferinde inanılmaz bir doğruluk oranı ile mesela çocuğunuzun boyunun kaç olacağını söyleyebilecek seviyeye geliyor.

Burada Yapay Zeka ve Makine Öğrenmesine hemen kısa bir paragraf açarsak işte yapay zekanın hem iyi hem de korkutucu yönü burada çıkıyor. Çünkü verileri yükleyen bilim insanları yapay zekanın bu sonuca nasıl vardığı hakkında hiçbir fikri yok. Nasıl bu bağlantıları bulduğu hakkında. Hiç-Bir-Fikri-Yok!

İşte bu arkadaşlar. Bir devrimdir. Şu anda. Şu günlerde gerçekleşen bir devrim.

Çünkü bu noktada da durmayan araştırmacılar bu algoritmayı diyabet, meme kanseri, prostat kanseri gibi hastalıklara yol açan genleri bulmak için de kullanıyorlar.

Hatta Türk bilim insanı Canan Dağdeviren de yakın zamanda meme kanserini tahmin eden sutyen hakkında çalışmalarını açıklamıştı biliyorsunuz.

İşte bu çalışmaları daha çok göreceğiz yakın zamanda.

Şimdi Steve Hsu’ya dönersek tekrar.

Çocukluk hayallerini hatırlarsınız. IQ’nun nereden geldiğini bulmak istiyordu…

İşte bu 1 milyon küsür kişinin genlerine bakarak bunu da bulmak istiyor.

Ancak tüm bu insanların boyunu biliyorsunuz. Ama çok azının IQ test sonucu mevcut. O yüzden bir karşılaştırmalı çalışma yapmak için çok yetersiz veri bulunuyor.

Ki zaten IQ testleri de sorunlu, çok da güvenilir olmayan testler sonuçta. Diğer taraftan birçok kaynağa göre insanın zeka düzeyine genetiğin olan etkisi %20 ila %50 arasında değişiyor.

Hem ZEKA dediğimiz şeyi nasıl tanımlayacağız? Bu da ayrı bir sorun…

Ama bu sorunu aşmak için Steve ve ekibi söz konusu 1 milyon küsür kişinin eğitim seviyesini temel olarak alıyor.

Bu bilgileri de göz önüne alarak Gen Haritasında insanın “akademik başarısını” etkileyen genleri bulmak ve belki de bir bebeğin gelecekte Doktora yapıp yapamayacak seviyede olup olmadığını tahmin edecek bir test geliştirmekti.

Yani “akademik başarı” da elbette kesin bir gösterge değil zeka düzeyi konusunda ama mevcut şartlarda ellerindeki en yakın veri bu olduğu için bunu kullanıyorlar.

İşte neyse. Bu çalışmayı da gerçekleştiriyor Steve Hsu…

Ve…

Sonuç yine inanılmaz…

Yapay Zeka hiç tanımadığı bir insanın üniversite mezunu olup olmadığını oldukça iyi bir oranda tahmin edebiliyor.

Ve eğer akademik başarının IQ düzeyinin iyi bir göstergesi olduğunu kabul edersek – ki birçok bilim insanı bunu kabul ediyor- bu ne anlama geliyor biliyor musunuz?

Doğmamış çocukların da “bilişsel becerisini”, IQ seviyesini tahmin edebilir ve isterseniz bebeklerinizi tasarlayabilirsiniz…

Ve bu da şu anda başlamış durumda…

TASARIM BEBEKLER!

Ama öyle arada işlenecek bir konu değil bu…

Bu konuyu da başka bir videoda geniş geniş ele alalım isterseniz.

Bir tarafta TRANSHÜMANİZM akımı, diğer tarafta bebek tasarlamaya doğru giden genetik bilimi…

Bir tarafta mekanik ÖLÜMSÜZLÜK, diğer tarafta sağlıklı, başarılı, uzun biyolojik yaşam…

Siz ne taraftasınız?

Konuşalım mı yorumlarda?

Ve her zaman ki gibi…

Tekrar görüşene dek…

İyi ki varsınız!

Kaynaklar:

G: Unnatural Selection | Radiolab | WNYC Studios

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.