Video oyunları sanat eserleridir

Gelin beraber 36.5 milyon dolarlık bir resme bakalım. Hatta durun. İki resme bakalım ve hangisinin 36.5 milyon dolar olduğunu siz tahmin edin. Mutlaka bilenler olacaktır. Bildiyseniz videoyu durdurun ve aşağıda yorum olarak paylaşın ki aramızdaki sanatseverleri de görelim. Buyrun…

Resimlere videonun sonunda tekrar döneceğiz. Hangisinin 36.5 milyon dolara satıldığını ve hikayesini öğreneceğiz ama önce kendimden biraz bahsetmek istiyorum. Hem benim gibi kaç kişi var onu görmek hem de konuya dair bir resim çizmek için.

Çocukluğumda commodore 64’lerle başlayan, sonrasında atariler, playstationlar ve son olarak 1999’da babamın aldığı toplama PC ile devam eden video oyunu tutkum bugün ömrünün yarısına gelmek üzere olan şahsım için bir gram bile azalmadan devam ediyor. Çevremde ne kadar oyun sevdalısı arkadaşım varsa hepsi ya iş bulduktan, ya evlendikten ya da çocuk sahibi olduktan sonra döküldüler. Şu an 9-5 çalışma sonrası Survivor izleme maratonunda yaşıyorlar. Ben ise evlendim, çocuğum oldu ama bulduğum her boşlukta kendimi oyun oynarken buluyorum.

Bunlardan bahsetme sebebim ise şu. Tüm bunların yanında kitapları, filmleri ve müziği de çok seven bir insanım. Hayatıma, ruhuma okunan kitaplar, filmler ve farklı ruh hallerinde sarıldığım şarkılar var. Hepsi sanatın bana, kişiliğime, şu an olduğum kişiye ulaşma yolculuğumda kattığı değerler.

Ancak. Beni Suç ve Ceza kadar, en sevdiğim filmlerden olan 12 Angry Men kadar ya da ne bileyim Back in Black kadar etkileyen, hatta daha derinden etkileyen oyunlar da oynadım ben. Bu konu hep kafamı kurcaladı ve kendimce “OYUNLAR SANATTIR” sonucuna vardım.

Argümanımı desteklemek için önce sanatın tanımını yaparak başlamak istiyorum.

Sözlüklerde sanatın tanımı şu:

Yaratıcılık ve beceri ile yaratılmış ve güzel olan ya da önemli düşünce veya duyguları ifade eden her şey.

Sanat dendiğinde herkesin aklına bir resim ya da bir şarkı geliyor. Hatta edebiyat ve şiir de sanat olarak kabul ediliyor.

Peki az önce bahsettiğim sanat tanımına dönersek video oyunlarının da sanat olması gerekmez mi?

Tekrar bakalım. YARATICILIK ve BECERİ ile yaratılmış…

Bundan çok bahsetmeye gerek yok ama yine de kısaca bahsetmek gerekirse bir video oyununun üretimi için bir değil birden fazla alanda hem yaratıcılık hem de beceriye ihtiyaç duyulur. Last of Us’ı ele alalım. Oynayan bilir. Başka bir oyundur. Last of Us’ı oynarken gerek hikayesi, gerekse grafikleri beni çok etkilemiştir. Oynayanlara zürafalar desem beni anlarlar sanırım 😊

Bu oyunda yaratıcılık ve beceri olmadığını söyleyemeyiz sanırım?

Tanıma tekrar bakalım GÜZEL OLAN…

Bu tanım için aklıma bir anda onlarca oyun geliyor. Ama ben favori oyunum Witcher 3 Wild Hunt’ı örnek vermek istiyorum tabiki burada. Hatta bir şey de söylemeyeceğim. Şunu şuraya bırakıyorum.

GÖRÜYORSUNUZ, ANLATMAYA GEREK YOK.

Tanımın son kısmında DÜŞÜNCE ve DUYGULARI İFADE EDEN HER ŞEY… diyor.

Bir mesajı olan, duygusal olarak insanı derinden etkileyen oyunlar aklıma geliyor hemen. Hatta bir oyun geliyor. GÜZELLİK kısmında da en başlara oynayacak oyunlardan: BIOSHOCK INFINITE… Arkada bu efsane oyunun güzelliği arzı endam ederken oyunun ana karakteri Brooker DeWitt’in sözleri size anlatmak istediklerimi özetlesin…

 “Yeryüzünün kahve yüzeyinde yürümek benim tek gerçekliğim gibiydi. Bu gerçekliğin beni rahatlatan bir tarafı vardı. Sonuçta, milyonlarca insanın milyonlarca ömür tükettiği bu gezegen üzerinde, son nefesini verirken kimin ne kadar eksik, kimin ne kadar fazla yaşadığının bir önemi kalmıyordu, herkes ölüyordu, hayat devam ediyordu. Hep düşünmüşümdür, yaptığım şeyleri yapmasaydım, daha iyi bir insan olsaydım, buna rağmen bir bedel ödemem gerekiyor muydu? Belki süreç geçerken ödediğimiz bedeller karşılığı aldığımız küçük mutluluk anlarının adına yaşam deniyordur, en azından ben buna yaşam diyorum ve öğrendiğim tek bir şey varsa; eğer silahı önce sen çekmezsen, asla çekemezsin”

Hepsini yeniden oynayasım geldi desem yalan olmaz. Hatta neden olmasın. Neyse.

Şimdi “OYUNDAN SANAT OLMAZ” diyenlere de bir kulak verelim. Çünkü bilimsel yaklaşım bunu gerektirir.

Derler ki. Etkileşimde bulunduğun, bir amacı olan, bir sonucu olan ve hatta “para kazanma” güdüsü ile yaratılmış hiçbir şey sanat olarak kabul edilemez.

Bu noktada haklılar. Buradan baktığımızda sanatçı “özgürdür”, eserini ortaya çıkarırken kafasında bir müşteri yoktur, bir amaç, bir sonuç yoktur. Sanat amaçsızdır…

Burada size bayağı eğlenceli bir olaydan bahsetmek istiyorum.

Birkaç arkadaş San Fransisco’da Modern Sanatlar müzesine gidiyor ve bazı eserlerin ne kadar saçma olduğunu görünce dayanamıyorlar. Aralarından biri gözlüklerini çıkarıp bir köşeye bırakıyor ve beklemeye başlıyorlar. Bir süre sonra insanlar gözlüğün etrafında toplanıp fotoğraf çekmeye, üzerinde tartışmaya, anlamlar çıkarmaya başlıyorlar.

Bu ekstrem bir örnek olsa da özellikle “Modern Sanat” adı altında insanların “sanat” olarak kabul ettiği eserlere baktığımda ben yine de düşüncemin arkasında durmayı tercih ediyorum.

Tabi şunu da kabul etmek lazım, tüm oyunlardan bahsetmiyoruz burada. Çok anlamsız ve yetenek, yaratıcılık ve güzellikten nasibini almamış sayısız oyun var. Tıpkı her gün duyduğumuz kendine “sanatçı” diyen popçuların fabrikadan çıkmışçasına ortaya çıkardığı şarkıları gibi.

En başta bahsettiğimiz resimlere dönersek tekrar. 2014 yılında 36.5 milyon dolara satılan eser soldaki Mark Rothko’ya ait olan Untitled (Orange) isimli eser. Bu tabloyla alakalı insanlar çok derin çıkarımlar yapıyorlar. İzlediğim bir yorumda resmin 1960’larda yapılmış olması nedeniyle dönemin aktivizm ateşini çok iyi yansıtan turuncu renkle yapılmış olması ona çok farklı bir anlam katıyormuş. İnsanın ruhuna hitap ediyormuş. Sağdaki ise Firewatch isimli oyundan bir ekran görüntüsü. Öyküsü, grafikleri ile çok güzel bir oyundur.

Bitirmeden önce sizin de “sanat eseri” olarak kabul ettiğiniz oyunlar olduğundan eminim? Yorumlarda bu oyunlardan bahsederseniz belki de adını bile duymadığımız bir sürü oyun tanımış oluruz.

Haftaya Cuma yine akşam 7’de burada buluşmak üzere.

Hoşçakalın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.