Şimdi çok duyulmamış üç şarkıdan kısa kısa bölümler dinleyeceksiniz. Dinlerken lütfen bu parçaların sizde uyandırdığı duyguya odaklanın. Soru da şu olsun. Para verip alır mıydınız almaz mıydınız? Cevaplarınıza göre bir kişilik analizi yapacağız. Hazır mıyız?
Birinci parça sizi heyecanlandırdıysa ve para verip alırdım dediyseniz özgürlükçü, açık fikirli ve liberal bir karakteriniz var. DAVID GARRETT: ♫ Capriccio No. 24 ♫ von N. Paganini
İkinci parçadan etkilendiyseniz duygusal ve hafif nevrotik bir karakteriniz olduğuna dalalet. Lucius – Dusty Trails
Üçüncü parça size cazip geldiyse dışadönük ve pozitif bir bakış açısına sahipsiniz anlamına geliyor. Justice – Randy (Official Audio)
Bunları ben söylemiyorum tabi. Stanford üniversitesinde 9500 kişi üzerinde yapılan bir araştırma ile insanların neden bazı müzik türlerini sevdiği, diğerlerinden neden nefret ettiği araştırılmış. Araştırmada pop, rock, indie, alternatif gibi müzik türleri göz ardı edilerek müzik 3 konu başlığında incelenmiş. Duygusal uyarılma, hareketlilik ve derinlik.
Örneğin yoğun bir temposu olan şarkıların duygusal olarak insanda daha yüksek bir uyarılma yarattığına inanılır. Ya da hareketli şarkıların daha pozitif duygular uyandırdığına ve basit melodilerin ise derinliğinin düşük olduğuna.
Bu araştırmada videonun başında yaptığımız gibi katılımcılara birçok şarkı dinletiliyor ve hangi şarkıları sevdikleri soruluyor. Sonrasında bir kişilik testi de yapılıyor ve sonuçlar çok parallel çıkıyor. Yine az önce bahsettiğimiz gibi kendini özgürlükçü ya da liberal olarak tanımlayan insanlar derinliği yüksek basit olmayan melodilere daha fazla eğilim gösteriyor. Ya da dışa dönük olanlar hareketlilik değeri daha yüksek şarkıları daha çok beğeniyorlar.
Bu araştırma işin daha çok bilimsel tarafına odaklanırken psikologlar kişisel faktörlerin müzik zevkleri üzerinde daha önemli bir rolü olduğunu düşünüyor.
Yine yapılan başka bir araştırmada “Müziğin altın çağını” bulmak üzere bazı katılımcılara bazı müzik türleri dinletiliyor. Katılımcılar yaşlı ve genç olmak üzere iki gruptan oluşuyor ve kendilerine farklı dönemlerden farklı şarkılar dinletiliyor. Şarkı listesi 1935 ila 1994 arasında her yıl en popüler olan şarkılardan oluşuyor. Çok sürpriz olmayacak şekilde yaşlı grup genç oldukları zamanın yani 1960’ların şarkılarını beğeniyorlar. İlginç olan ise gençler kendi dönemlerinin şarkılarının yanında yine 1960’ların şarkılarını da beğeniyorlar. Yani 1960’ların müziğin altın çağı olduğu sonucuna varabiliriz. Konu kapanmıştır.
Yoksa işin içinde başka bir şey mi var. Tabi ki bilimin en önemli şartı bir bulgunun kabul edilip edilmemesi gerektiğini öğrenmek için sonuçların tekrar edilmesi gerektiğidir.
Bu araştırma 10 yıl sonra tekrar ediliyor ve sonuçlar paralellik gösteriyor. Ama bu kez müziğin altın çağı 1960lar değil 1980’ler olarak karşımıza çıkıyor.
Buradan çıkan sonuç aslında şu. Müzik zevkimizi aslında hatıralarımız oluşturuyor. Yani çocukluğumuzda duyduğumuz, büyüklerimizin sürekli çevremizde dinlediği şarkılar müzik zevkimizi şekillendiriyor. Bu hatıralar yeni duyduğumuz bir şarkıyı sevip sevmeyeceğimizi belirliyor diyebiliriz.
Diğer bir taraftan akran baskısı, bir gruba dahil olma hissi, vs. gibi birçok farklı etken de bu işin içinde aslında. Arkadaşlarımız, çevremiz, toplum o dönemde ne dinliyorsa bir süre sonra insanlar bu tarzı benimsemeye ve sevmeye başlıyor. Buna tepki gösterenler ise çok farklı tarzlara yönelebiliyor. Farklı olmak için punk gibi farklı müzik tarzlarını benimseyebiliyor. Ama bunun da yani herkesten farklı olmaya çalışma çabasının da aslında herkes tarafından fark edilme çabası olduğunu söyleyenler de var. Bu da başka bir video konusu olsun.
Konuya dönersek. Dİnlediğimiz, sevdiğimiz müziği belirleyen bir sürü faktör var. Ama bana kalırsa sevelim ya da sevmeyelim “kaliteli müzik” diye de bir gerçek var. Sonuçta şununla — şunun —- arasında dağlar kadar fark olduğunu söylemek için bilimsel araştırmaya da ihtiyaç yok. Bizim yapabileceğimiz ise tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda çocuğumuz olduğunda daha çok küçükken kulağına kaliteli şeyler çalınmasını sağlamaktır diye düşünüyorum.