Tren Kazaları Kader Değil

İnsan bir durum sürekli tekrar ettiğinde bunun norm olduğuna, normal olduğuna, her yerde yaşandığına ve kaçınılmaz olduğuna kendini inandırıyor ister istemez. Son 15 yılda 8 tane ölümlü tren kazası yaşadık ve burada da aynı durum söz konusu. Sürekli bunun normal olduğunu, her yerde yaşanabileceğini kendimize tekrar edip duruyoruz. Ama Japonya’nın ünlü Shinkansen hızlı treni tüm bildiklerimizi, inandıklarımızı yıkıp geçiyor. Dünyanın ilk başlarda “saçmalık” olarak düşündüğü ancak sonrasında kendisinin de yolundan gittiği bir proje Shinkansen. İnanılmaz bir başarı öyküsü…

Ulaşım tarih boyunca ciddi değişimler yaşadı. At arabalarının yerini trenler, yelkenlilerin yerini buharlı gemiler aldı. Bunun ardından asıl devrim gerçekleşti ve otomobiller ve uçaklar ulaşımda çağ açtılar. Neredeyse herkes artık gemi ve tren yolculuğunun tamamen ortadan kalkacağını ve herkesin otomobil ve uçaklarla seyahat edeceğini düşünüyordu. Ülkeler de aynı şekilde. Tüm ülkeler trenleri yavaş yavaş terk etmeye, rayları kaldırmaya, treni tarihe gömmeye ve Almanya, Amerika gibi ülkeler şehirler arası otoyollara milyarlar harcamaya başlamıştı.

Fakat Japonya çok acayip bir şey yaptı ve 1964’te herkes bu değişime odaklanmışken Shinkansen’I yarattı. Japonya’nın savaş sonrasında toparlanmasının da bir sembolü olan bu proje için binlerce yeni tünel, 3000’in üzerinde köprü inşa edildi. Bu yeni demiryolunda yol alacak trenler o tarihlerde Dünya’da eşi benzeri görülmemiş bir hızda, 200 km/s’te yol alacaktı. Bu denli bir hızı ise mevcut demiryolu ağı kaldıramazdı. Çünkü bu hızda ilerlemesi için daha geniş bir ray aralığı gerekiyordu. O nedenle bu yeni proje için sadece hızlı trenin kullanacağı tamamen yeni bir ray sistemi sıfırdan inşa edildi. Yine çok hızlı olması nedeniyle çok fazla viraj olmaması da gerekiyordu ve bu nedenle bahsettiğimiz gibi binlerce tünel ve köprü inşa edildi. İşte tam da bu nedenle gerek dünyada gerekse Japonya’da herkes bu projenin “tamamen saçmalık” ve “gereksiz” olduğunu düşünüyordu.

Çünkü bahsettiğimiz gibi daha geniş ray aralığı nedeniyle yeni hat Japonya’nın mevcut demiryolu ile tamamen uyumsuzdu. Trenler sadece tek bir hatta ilerleyebilecekti ve daha da önemlisi biraz hızlı seyahat etmek için bu kadar masrafa “gerek var mıydı?” Çünkü proje inanılmaz pahalı hale gelmeye başlamıştı. Başta hesaplanan bütçenin neredeyse iki katına çıkılması gerekti. Vatandaşlar artık işin kontrolden çıktığını, paralarının boşa gittiğini söylemeye başlamıştı. Hatta Japonya basını projeyi “Japonya’nın Çin Seddi” olarak tanımlıyordu. Devasa ancak gereksiz… Dünya uçaklarla, otomobillerle uğraşırken eski bir teknolojiye neden bu kadar önem verildiğini kimse anlamıyordu… Bu nedenle projenin fikir babaları birer birer istifa etmeye de başladı…

Ama çok geçmeden tüm eleştiriler kesildi… 1964’te ilk Shinkansen hattı kullanıma açıldığında tüm dünya ağzı açık izledi. Bir mermi gibi yol alan Shinkansen’in yanında otomobiller inanılmaz yavaş kalıyordu ve şehirlerarası uçuşlar da hem Shinkansen’den daha pahalı ve genel yolculuk süresi bakımından daha dezavantajlı hale gelmişti. İlk üç yılında Shinkansen’I 100 milyon kişi kullandı. Aralarında 500 km olan Tokyo ve Osaka arası birkaç saatte alınıyordu ve bir iş adamı Tokyo’dan kalkıp Osaka’da bir iş görüşmesine gidip akşam yine evine dönebiliyordu.

İnanılmaz hızlı ve dakik bu ulaşım imkanına tüm dünya artık gıpta ile bakıyordu.

Başarısının sırrı da aslında bu projeyi planlayanların sıfırdan bir teknoloji yaratmak yerine yıllardır en güvenli ulaşım yöntemlerinden birini alıp kusursuz bir şekilde modernleştiriyorlardı.

Biraz teknik açıdan incelemek gerekirse. Shinkansen’in aerodinamik şekli sayesinde yüksek hızda hava direnci ve ses seviyesi minimuma düşürüldü. Bunun için bildiğimiz vagon kullanımı daha modern bir tasarımla yenilendi. Belirli aralıklarla yerleştirilen elektrikli motorlar sayesinde inanılmaz bir hızlanma sağlandı. Ayrıca birkaç motor çalışmasa bile tren hala yol alabilecekti. Ayrıca raylar üzerinde daha dengeli bir yük dağılımı olduğu için aşınma da en aza indirildi.  

Zamanının en hızlı treni olmasına rağmen mühendislerin asıl amacı maksimum sayıda yolcu taşımak olduğu için yeni demiryolunu iki yönde de günde 60 tane trenin yükünü kaldırabilecek şekilde tasarladılar. Rayları beton bloklar üzerine yerleştirerek minimum bağlantı noktası kullandılar ve bu sayede titreşimleri de minimuma indirdiler. Tren kavşakları tamamen kaldırıldı. Yollar tren yolunun ya altından ya da üstünden geçirildi. Çünkü bu kadar hızlı bir trenin operatörünün kavşaklarda duracak kadar kısa zamanda tepki vermesi imkansızdı. Bunun yerine Tokyo’da bir merkezden kontrol edilen bir Otomatik Tren Kontrolü sistemi kuruldu.

Japonya’da ne kadar fazla deprem olduğunu biliyorsunuz. İşte bu nedenle raylara depremölçerler yerleştirildi ve ilk deprem sinyalinde hattaki tüm trenlerin acil fren yapmasını sağlayacak şekilde tasarlandı.

Ayrıca raylarda herhangi bir sorun olup olmadığını düzenli olarak kontrol etmek üzere “Yellow Doctor” isimli üzerinde gelişmiş tanı ekipmanları bulunan bir arıza tespit treni düzenli şekilde rayları control ediyordu.

Başta Tokyo ve Osaka’yı birleştiren Shinkansen hattı zamanla genişletilerek artık neredeyse ülkenin her bir köşesine ulaşıyor. Dünya da bu teknolojiye kayıtsız kalmadı ve Fransa’nın TGV’si gibi çok daha hızlı trenler yapıldı. Zamanla yeni teknolojiler ve geliştirmelerle Shinkansen’in hızı 320 km/s’e kadar çıkarıldı ama zaten sadece hız ile bakarsak asıl noktayı kaçırmış oluruz.

Her gün 3 dakika ara ile kalkış yapan Shinkansen trenlerinin kalkışı “saniye” bile şaşmıyor. Dünyanın en “dakik” tren hattı olma ünvanını taşıyor. Başka bir şehirde hangi saatte işiniz varsa tam o dakikada yetişeceğini söyleyen bir Shinkanzen’e binmeniz yetiyor. Hatta haberi hatırlayanlar vardır. Yakın zamanda bir tren 25 saniye erken kalktığı için önce demiryolu işletmesi ardından da o trenin makinisti “yolcularımıza yaşattığımız bu zorluk için ne kadar özür dilesek azdır” diyerek üzüntülerini ve özürlerini dile getirmişti.

Ama ben asıl çarpıcı noktanın şu olduğunu düşünüyorum. 1964’te ilk açılmasından bu yana. Hesaplayın. 55 yıldır. Yani yarım asırdan fazladır, binlerce sefer yapan, milyarlarca insan taşıyan, müthiş hızlı ve dakik bu tren bir tane bile ölümlü kaza yapmadı. Bir kişi bile bu trenler nedeniyle kazada hayatını kaybetmedi… Aslında bunun üzerine söylenecek de pek bir şey yok sanırım…

Kaynaklar

https://www.youtube.com/watch?v=7bbxWD-qYSg&t

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.