Featured Video Play Icon

NEDİR KARDEŞİM BU NFT?

Arkadaşlar bu aralar çok acayip şeyler oluyor. Bir devrim gerçekleşiyor olabilir ve bundan çok az kişi haberdar. Ya da yanlış söylemeyelim. Birçok kişi en azından ismen de olsa duydu ancak ya yanlış yorumluyor ya da tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyor.

Şundan bahsediyorum. Şöyle bir video var mesela. 10 saniyelik filan. Üzerinde hakaretler bulunan dijital bir ceset çalışması. Bir sanat eseri aslında en temelinde. Güzel bir çalışma olduğunu da söyleyebiliriz. Üzerine güzel tartışmalar da yapabiliriz. Ama en nihayetinde instagramda filan mesela görseniz “hmm” deyip çok düşünmeden “scroll” edeceğimiz bir “dijital art”. Her gün benzerlerini görüp beğenip ya da “bu ne ya” diye geçtiğimiz çalışmalardan biri. Neyse. Asıl önemli olan şu. Bu çalışma Beeple isimli bir dijital sanatçının çalışması. Adı da “Crossroads”.

Bu çalışma yakın zamanda 6.6 milyon dolara satıldı. Evet. Yanlış duymadınız.

Ama Beeple’ın tek işi bu değil. Asıl çılgınlık bir eserlerini topladığı bir kolajdan oluşan bir jpeg’in 69 milyon dolara satılmasıydı. Bununla tarihin 3. En pahalı sanat eseri ünvanını da elde etti haliyle.

Biraz fikriniz olmuş olabilir en başta söylediğim devrimle ilgili. Kimine göre sanatta “rönesanstan” bu yana dünyada yaşanan en büyük devrim. Ama nasıl? Bakacağız. Daha durun.

Bir de şu var mesela. LeBron James. Severiz kendisini. Burada da çok sağlam bir “slam dunk” örneği sunmuş bize. Beğendik. Kaydırıp geçebiliriz değil mi?

Ama geçmeden iyi düşünün. Bu videonun orijinal hali birisine ait şu anda. Tam 208 bin dolar veren bir NBA hayranı ve sanat sever. Kendisine göre bu smaç o kadar güzel ki. Bir gün bir mona lisa tablosu etmemesi için bir neden yok. O yüzden çok çetin bir açık artırma sonucunda 200 küsür bin doları bastırıp almış. İleride belki de milyonlara satabilecek. Ya da torunlarına miras bırakacak.

Bakın. Baştan kabul edeyim. Çılgınlık bu. Farklı tür bir çılgınlık. Birazdan Beeple’ın da bu konuda düşüncelerini kendi ağzından dinleyeceğiz ama önce…

Ne oluyor? Yani nasıl oluyor bu…

N.F.T sayesinde. Dedim ya. Belki duymuşsunuzdur. Non-Fungible Token’ın kısaltması.

Bir süredir benim de uzaktan izlediğim bir konuydu bu ancak artık uzak kalamadım. Teknolojiye ve özellikle geleceğin teknolojilerine aşırı meraklı biri olarak artık “neymiş bu nft” diye girdim işin içine ve ne yalan söyleyeyim çıkamadım. Zorlandım. Ve sanırım sonunda bir fikrim var. Benim gibi olanlar için de minimum teknik detay ile mantığını anlatmaya çalışacağım.

İkiye ayırarak başlayalım önce. Non-Fungible ve Token.

Non-Fungible dediğimiz aslında birebir çevirisini geçersek temelde “yeri doldurulamayan” demektir. Ki bu terimi unutmayın. Her şeyin temelinde bu yatıyor.

Ve insanlığın tüm ticari ilişkileri aslında yeri doldurulabilir ve doldurulamaz ürünlerle şekillenir.

Giydiğiniz tişört mesela. Eskirse yenisini alabilirsiniz. Özel bir parça değilse aynısından bulabilirsiniz. Annelerimiz çok sever değil mi bunu. Yeni bir şey almaya kalktığınızda “evde aynısından var” derler. İşte bu Fungible’dır. Yeri doldurulabilir.

Yeri doldurulamayan şeyler ne peki? En basit örneği. Bu…

Mona Lisa tablosu.

Birçoğumuz için bir şey ifade etmeyebilir. Görmeyen yoktur. Google’a yazıp Mona Lisa tablosunu görebilirsiniz. Ya da bir kopyasını 50 liraya bastırıp duvarınıza bile asabilirsiniz. 860 milyon dolar ödemenize gerek yok. Gerçi satmıyorlar ama zaten sadece bir kişi alabilirdi. Çünkü orijinali sadece 1 tane var. Yeri doldurulamaz…

Ama bu çok bariz oldu. Bunu anlayabiliriz bir yere kadar. NFT bundan biraz daha evrensel bir olgu. Aslında işte tam burada “yeri doldurulamaz” terimi devreye giriyor. Kime göre? Neye göre? Evet. Bize, bana da bir çoğu mantıksız geliyor. Bir insan buna neden para verir diye düşünüyorum kimi zaman. Ama sonra… Beni ilgilendirmez diyorum. Onun kararı, onun zevkleri, onun istekleri. Onun için değerli ise, onun için yeri doldurulamaz ise bu beni ilgilendirmez. Sanırım burada da olan bu. NFT ile alınıp satılan şeyler… Her şeyden önce bazı insanlar, bazı gruplar için “manevi” anlamda yeri doldurulamaz şeyler. Bir de bunu “halka açık” şekilde kanıtladığınız zaman, “bakın bu bana ait, bu da kanıtı” dediğiniz zaman daha da anlamlı oluyor.

Ki bu da bizi Non-Fungible Token’ın ikinci kısmına, TOKEN kısmına getiriyor…

Ve tabi ki bu teknolojiyi mümkün kılan BLOCKCHAIN teknolojisine. Evet. Gelecekle ilgili birçok yenilik bir şekilde blockchaine bağlanıyor. Blockchain bazen Terminatör’ün SKYNET’ini andırıyor bana ama neyse.

Token dediğimiz aslında bildiğiniz Bitcoin veya binlerce altcoin ile benzer bir mantığa sahip. Fakat temel olarak blockchain’in mantığını tekrar hatırlamak gerekirse. Blockchain en nihayetinde herhangi bir işlemin benzersiz şekilde işaretlenmesine, imzalanmasına, kayıt altına alınmasına yarayan bir sistem. Bu sayede bir kişi herhangi bir aracıya ihtiyaç duymadan dünya çapında dağıtılmış yüzbinlerce bilgisayarın şahitliği ile bir işlemin veya bir eserin benzersiz olduğunu kanıtlayabilir. Her seferinde bitcoin ile bağdaştırılan Blockchain işte o nedenle çok daha önemli ve aslında oldukça farklı bir teknolojidir. Sadece paradan bahsetmiyoruz. Aslında para bu ekosistemin ufak bir parçası sadece.

Token ya da bizdeki ismi ile Jetona gelirsek. Kripto tokenlar ya da jetonlar, blokzincir üzerinden işleme konulan yeni kriptoparaların piyasaya arz edilmesi “Initial Coin Offering” ya da kısaca “ICO” olarak bilinir bu – işte bu sırada üretilen, yeri doldurulabilir olan dijital jetonlardır. Kripto jetonların kendilerine ait blokzincirleri yoktur; daha ziyade, belli bir blokzincirdeki işlemler sırasında üretilip tüketilirler ve o blokzincirde oluşan belli bir mal varlığına veya değere işaret ederler. Bu jetonlar çoğu zaman kitle fonlama amacıyla, yani maddi bir değer yaratmak için kullanılırlar; ancak kimi zaman başka ürünler alıp satmak için de kullanılabilirler.

Burada işlerin karıştığı yer ise şurası. Dijital bir evrende yaşıyoruz artık malum. Her şey dijital. Paramız, fotoğraflarımız, şarkılarımız… Her şeyimiz. Ve bunların hepsi, artık hepsi alınıp satılabilir… Her şey “tokenize” edilebilir. Hepsini benzersiz olarak imzalayabilir ve satışa çıkarabilirsiniz. Yarın birgün sizin de çok da önemli görmediğiniz bir eseriniz milyon dolarlar edebilir…

Sanırım bu NFT olayının arkasındaki internet jargonu olarak HYPE’ı yani bu çılgınlığı anlatabiliyorumdur.

Fakat bunun inanılmaz olumlu bir etkisi olabilir. Kim için? Özellikle sanatçılar için. Bu zamana kadar sanat ile uğraşan, dijital ya da geleneksel, müthiş bir “fikir hırsızlığına” kurban gidiyordu. Hep hikayeleri duyarız ya. Van Gogh yaşarken sadece bir eserini satmıştı hani. İşte Van Gogh şimdi yaşasaydı NFT sayesinde hak ettiği değeri bulabilirdi belki de…

Elbette bu potansiyel ile birlikte insanların NFT haline getirdiği eserlerini satabildiği pazaryerleri de çıktı. Dünya çapında MakersPlace, Nifty Gateway ya da OpenSea gibi pazarlar yüzmilyonlarca dolarlık bir piyasanın döndüğü yerler.

Türkiye pazarına da güçlü bir şekilde giren FanZ isimli bir platform da var bu arada. İngiltere merkezli bir bu platform ilk merkeziyetsiz sosyal medya platformu olarak tanımlıyor kendini.  Ancak aynı zaman bir NFT pazaryeri de. Özellikle sosyal medya fenomenleri ya da içerik üreticileri ile takipçilerini bu tamamen merkeziyetsiz platformda buluşturarak örneğin bir içerik üretici için çıkarılan bir Token’ı, atıyorum Bebar Token’ı alarak hem üreticiye destek olabilir hem de siz de kazanabilirsiniz. Ya da içerik üretici bir NFT üreterek buraya koyar ve siz bunu alırsınız, ileride bu eser çok değerlenebilir veya sadece beğendiğiniz ve destek olmak için de yatırım yapabilirsiniz. İçerik üreticilerin ürettiği içerikler ne kadar popüler olursa üretilen tokenlar da o kadar değerlenecek haliyle. Elinizdeki NFT’ler de size pasif gelir olarak dönecek. Aslında tüm hepsini ele aldığımızda FanZ sadece bir NFT pazaryeri değil, bir ekosistem. Bu ekosistemde üretici ve takipçiler arasında interaktif ürünler aracılığı ile tamamen aracısız ve demokratik bir sosyal medya deneyimi ortaya çıkarabilirler. Ya da en güzeli siz de bir dijital içerik üreticisiyseniz veya kişisel olarak dijital sanat ile uğraşıyorsanız, FanZ platformuna kayıt olup kendi eserlerinizi NFT olarak satabilir ve belki de geleceğin Beeple’ı olabilirsiniz. Az önce bahsettiğim diğer NFT pazaryerlerinde bahsetmediğim bir nokta da yüksek işlem ücretleri. 50 dolarları bulan işlem ücretleri söz konusu. FanZ burada 30 cent gibi bir fiyatlandırmayla da öne çıkıyor.

Bu arada tasarımla ve dijital sanatla şahsen ilgilenen birisi olarak tamamen deneme amaçlı ben de buraya bir NFT ekleyeceğim yakında. Bir teknolojiyi ancak bu şekilde deneyerek tam olarak anlayabiliyorum çünkü. Bakalım…

Bu arada hatıra amaçlı, kanalımızla da özdeşleşmiş bay Einstein temalı şöyle bir NFT de ben hazırladım. 27 Eylül Pazartesi günü FANZ NFT pazarı hizmete girdiğinde bu çalışmam da orada olacak. İlgilenenlere duyurulur.

Ama. Her zaman bir ama vardır değil mi? Genel olarak bu NFT ile ilgili soru işaretlerine gelelim şimdi…

Önce Beeple’a, asıl adı ile Mike Winkelmann’a bir kulak verelim:

[excerpt]

Yani bu işin öncüsü bile bunun bir çılgınlık olduğunu kabul ediyor.

Ama. İşte neyin değerli olduğunu da yine biz belirliyoruz. Burada makro ekonomiden, ekonomik parametrelerden ya da ekonominin felsefesinden bahsedebiliriz ama en nihayetinde “değer” dediğimiz şey de tamamen öznel bir kavram olup çıkıyor.

Fakat. Şunu da bir kenara koymak lazım. Evet. Belki NFT’ler ileride bu kadar değerli olmayacak. Hemen herkesin aklına .com balonu gelmiştir tahmin ediyorum. 90’ların zengin olma hayalleri 2000 yılında suya düşmüştü. Fakat bu balonun patlaması interneti de öldürdü mü? Hayır. Bu teknoloji ve bu teknolojiyi kullanan şirketler yeni bir formda, şekil değiştirerek daha da büyüdüler. Hayatımızı kökünden değiştirdiler.

Yani NFT ve dayandığı teknoloji kalıcı olarak burada. Bundan sanırım şüphemiz yok. Bu yepyeni olguyu doğru şekillerde yönlendirecek kişi veya kurumlar, yani bugün bize sadece dijital sanat gibi görünse de gerçek hayatta karşılaştığımız sorunlara doğrudan çözüm üretecek platformlar bu teknolojiyi hayatımızın bir rutini haline getirebilir.

Fakat bu çılgınlık ne yönde ilerleyecek, nasıl bir bedene bürünecek ve sanatçıların, dijital evrenin vatandaşları olan bizlerin hayatlarını ne yönde değiştirecek bekleyip göreceğiz sanırım.

Sizler ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bir devrim mi var karşımızda yoksa yine bir balon mu? Bu teknoloji neleri değiştirebilir sizce? Yorumlarda konuşalım.

Ve her zaman olduğu gibi.

Tekrar görüşene dek.

İyi ki varsınız.

Sevgiler.

Kaynaklar:

https://www.forbes.com/advisor/investing/nft-non-fungible-token/

https://ethereum.org/en/nft/

https://www.creativebloq.com/features/what-are-nfts

https://www.cnn.com/2021/03/17/business/what-is-nft-meaning-fe-series/index.html

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.