Çernobil’in İntihar Timi – Hepimizin Hayatı Nasıl Kurtuldu?

26 Nisan 1986’da dünya tarihindeki en korkunç nükleer felaketi yaşadık.

Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santralinde yaşanan patlamada anında onlarca kişi hayatını kaybetti ve 30 yıl sonra geriye baktığımızda çok geniş bir coğrafyada 10 binlerce kişinin bu felaket nedeniyle hayatını kaybettiğini görüyoruz.

Fakat üç tane adam olmasaydı bu sayı milyonları bulacaktı. Türkiye’nin kuzeyi de dahil olmak üzere birçok ülkede yaşam sonsuza dek sona erecekti. O üç adam olmasaydı belki de biz olmayacaktık ya da ciddi hastalıklarla dünyaya gelmiş olacaktık.

Bu isimsiz kahramanların adını birçok kişi yakın zamanda popüler olan HBO dizisi Chernobyl sayesinde öğrendi. Bu zamana kadar yeterli saygıyı göstermediğimiz bu kahramanları bir de benden dinleyin istiyorum.

Öncesinde kısaca Chernobyl’de ne olmuştu ona bir bakalım. ***Ve bu isimleri ölümsüzleştiren olayı inceleyelim…

Chernobyl patlamasından 10 gün sonra mühendisler asıl tehlikenin farkına varıyor. ***Nükleer buhar patlaması!

Santralin su soğutma sistemi arızalanıyor ve radyoaktif reaktörün tam altında bir göl oluşuyor. Soğutma olmadığı göz önüne alındığında reaktör çekirdeğinin üzerini kapatmak için kullanılan Boron ve Kum karışımının ciddi şekilde ısınarak lav halini alması ve reaktör çekirdeğinin bu su gölünün içine düşmesi an meselesiydi. Bu neden önemli derseniz şöyle açıklayalım. Bahsettiğimiz çekirdeğin ısısı o kadar yüksek olacaktı ki bu su birikintisine düştüğü anda suyun tamamı anında buharlaşacaktı ve işte bu da nükleer buhar patlaması dediğimiz korkunç olayı ortaya çıkaracaktı. Bu da buharla birlikte tüm radyasyonun havaya karışmasına ve Avrupa, Asya ve Afrika’ya kadar yayılmasına yol açacaktı.

Radyasyonun yayılmasından da önce bu patlama o kadar kuvvetli olacaktı ki… Sovyet fizikçi Vassili Nesterenko şöyle ifade ediyor:

***“Uzmanlarımız bu olasılığı incelediler ve sonuçlara göre ortaya çıkacak olan yıkıcı güç 3 ila 5 megaton seviyesinde olacaktı. Chernobyl’den 320 km uzaklıktaki Minsk şehri tamamen yeryüzünden silinecekti ve Avrupa kıtasının büyük bir kısmı binlerce yıl herhangi bir canlının yaşamasına uygun olmayacak şekilde zarar görecekti.”

Şimdi 3-5 megaton denince pek bir şey ifade etmemiş olabilir. O yüzden örnek vereyim. 1 megaton 1 milyon kilotona denk gelir. Hiroshima’ya atılan ve 150.000 civarı kişinin ölmesine neden olan atom bombasının kuvveti 15.000 kilotondu. Yani 5 megaton demek hiroshima’ya atılan atom bombasından neredeyse 350 tane bombanın aynı anda patlaması anlamına geliyordu…

Yıkımı bir hayal edin. Tüm dünya için korkunç bir senaryo bu.

Peki, nasıl önlendi bu? Şimdi ondan bahsedelim.

Bahsettiğim gibi reaktör çekirdeğinin altında bir göl oluşmuştu ve bu buhar patlamasının önlenmesi için bu suyun tahliye edilmesi gerekiyordu. Bunun için de bu suyun tahliyesi için açılması gereken vanaların yerini bilen insanlara ihtiyaç vardı. Bunu bilen insan sayısı da oldukça kısıtlıydı. Sonunda ise santralde mühendis olan Alexei Ananenko, Valeri Bezpalov ve vardiya şefi Boris Beranov bu intihar görevini kabul ediyorlar.

Aslında kendilerine bu görevi reddedebilecekleri de açıkça söyleniyor ama Ananenko şunları söylüyor ***“Nasıl reddedebilirim? Vanaların yerini bilen tek bir kişi var o da benim.”

Görev gerçekten bir intihar görevinden farksızdı. Zira su dolu bir bodruma girecekler. Kendilerini saniyeler içinde öldürebilecek nükleer reaktör çekirdeğine birkaç metreye kadar yaklaşacaklar ve bunları zifiri karanlıkta yapmak zorundalar. Ve bunu yapmak için de çok ama çok kısıtlı zamanları var. Tavan her an eriyebilir ve çekirdek su birikintisine düşerek bahsettiğimiz onlarca atom bombası gücündeki buhar patlaması her an gerçekleşebilir. Ve bir anda kendilerini bu patlamanın göbeğinde bulabilirler.

Ne kadar cesur bir karar olduğunu hayal edebilesiniz diye anlatıyorum bunları. Şu noktada kendinize de sormanızı istiyorum. Kaçınız bu görevi kabul ederdi?

Sonuç olarak bu cesur adamlar özel kıyafetlerle hemen işe koyuluyorlar ve çok geçmeden tam da zamanında vanaları açmayı başarıyorlar. ***Bu işlemle birkaç gün içinde milyonlarca ton su tahliye ediliyor.

Başarısız olmaları durumunda ne olacağına dair birçok bilimsel makale de yayınlandı. Sonuçlar ciddi anlamda ürkütücü. ***Başta da bahsetmiştim zaten. ***Bir kıtanın yaşanamaz hale gelebilmesi söz konusuydu.

Bu felaketin önlenmesinde elbette orada canları pahasına mücadele eden askerlerin ve itfaiyecilerin de inanılmaz büyük fedakârlık gösterdiğinden bahsetmemiz gerekiyor. Ancak bu itfaiyeci veya askerlere tehlikeden asla bahsedilmemişti. Basit bir yangın olduğu söylenmişti kendilerine. Ki bu da ayrı bir konu. O zamanki hükümet bu olayı günlerce dünyadan ve hatta kendi halkından saklamış, sırf itibarı gölgelenmesin diye on binlerce insanın ölmesine, kanser olmasına göz yummuştur. Bu talihsizliğin detaylarını yine diziyi izlerseniz göreceksiniz.

Ama bu üç adamın neden bu kadar önemli olduğuna tekrar gelirsek, bu adamlara ölüm riskinden bahsedildi, işin ciddiyetini biliyorlardı, saniyeler içinde ölebileceklerini biliyorlardı. Buna rağmen kabul ettiler. Ciddi anlamda ne kadar teşekkür etsek azdır.

Şimdi bu adamlara sonrasında ne oldu sorusuna gelelim. Dünyanın een ilginç olaylarından biri sanırım bu.

Çünkü. Kimse bilmiyor.

Cidden. Kimse bu adamlara ne olduğunu bilmiyor. Çoğu kaynağa göre adamlar olay yerinde, kimine göre birkaç gün içinde hayatını kaybettiler. Ama bir başka kaynağa göre bu adamlardan biri 2005 yılında kalp rahatsızlığından öldü, diğer ikisi ise hala yaşıyor. Hatta Ananenko’nun hala Nükleer araştırmalarda mühendislik yaptığına dair söylentiler var. Gerçekten çok uzun süre araştırdım ama çok net bir cevap yok bu konuda. Bu konuda belki bir araştırma grubu oluşturabiliriz. Daha önce araştırmış olan, bilgisi olan varsa bizi yorumlarda bilgilendirsin. Ya da herkes bir taraftan kolları sıvayıp araştırmaya başlasın ve bir şey bulduğunuzda ya yorumlarda bahsedin ya da İnstagram hesabımdan ya da [email protected] üzerinden benimle iletişime geçin. Belki de birlikte yeni bir video hazırlar kamuoyunu bilgilendiririz bu konuda. Ne dersiniz?

Ama ne olursa olsun bu üç kahramanın yaptıkları gerçek hayatta “kahraman” ne demek bize göstermiştir.

Ve asıl kahramanların ışıltılı pelerinlerle ya da süper güçlerle değil sessizce ortaya çıktığını, ihtiyaç duyulduğunda herkes tehlikeden kaçarken onların tehlikeye doğru koştuğunu göstermiştir. ***Yani kahramanlar aslında aramızda. Askerler, öğretmenler, doktorlar… İnsanlığa inancımızı her gün bir kez daha pekiştiren insanlar… İyi ki varlar…

Haftaya tekrar görüşmek üzere.

Kendinize çok iyi bakın.

Sevgiler!

“Çernobil’in İntihar Timi – Hepimizin Hayatı Nasıl Kurtuldu?” için bir yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.