Featured Video Play Icon

2779 Yılında İnsanlığın Sonu mu Gelecek?

Uçsuz bucaksız evrende insanlığı düşündüğümüzde. Koskoca bir okyanustaki bir plankton kadar bile yer kaplamıyoruz aslında. Yani kendimiz, türümüz, yaptıklarımız evet, müthiş işler yaptık yapıyoruz fakat, bunu düşünmek belki biraz üzücü gelebilir ama evreni ele aldığımızda, neredeyse hiçbir anlamı yok desek yeridir. Bir de işin şu tarafı var. Yine kozmik takvime baktığımızda daha dün doğduk gibi bir şey. Neredeyse 14 milyar yıllık takvimde yaklaşık 300 bin yıldır buralardayız. Yani evreni 24 saate sığdırsaydık, biz 1 saniyedir varız.

Bir de şu var ki çok da zamanımız yok. Ortalama insan yaşamından bahsetmiyorum. İnsanlığın, insan türünün de bir mucize olmazsa bir gün yok olacağını, kozmik tarihe gömüleceğini biliyoruz.

Aslında bununla ilgili bir tahmin de var. Bir hesaplama.

Profesör J Richard Gott tamamen istatistik ve matematiksel modellerle 1993 yılında bir hesaplama yapıyor ve bu hesaplamaya göre insanlık 2779 yılına gelmeden yeryüzünden silinecek. Yani işi gücü halledip, kredileri ödeyip, pılımızı pırtımızı toplamak için yaklaşık 760 yılımız var.

Ya da dünyayı terk edip, başka gezegenlerde kendimize yeni bir yaşam kurmak için.

Peki. Elbette bir olasılıktan bahsediyoruz şimdilik ancak bunu kesin olarak bilseydik, sonumuzu getirecek olan ne olurdu? Bunu engelleyebilir miydik? Ve bu sona bizi götürecek aşamalar ne olurdu. Gelin bir yolculuğa çıkalım sizinle…

Şimdi adım adım insanlığı bekleyen süreç şu şekilde.

Daha önce konuştuğumuz CRISPR teknolojisi ile birlikte 2030 yılından itibaren insanların doğacak bebeklerinin genetik özelliklerini seçebileceği düşünülüyor.  Yine sadece 10-15 yıl sonra dünya nüfusunun da 8.5 milyarı aşması bekleniyor. Bu da aslında dünyanın ekosistemi açısından kritik bir seviye. Artan karbondioksit seviyeleri nedeniyle iklim değişikliğinin ve küresel ısınmanın çok daha hızlandığını göreceğiz.

Bununla birlikte yine bu dönemlerde Elon Musk ve diğer şirketlerin dünya yörüngesini uydularla doldurmaya devam etmesi nedeniyle dünya yörüngesinde bir tür uzay çöplüğü sorunu baş gösterebilir. Yani dünya yörüngesinden çıkmak isteyen uzay mekiklerini farklı bir tehlike bekliyor.

Çünkü mevcut planlara  göre önümüzdeki yarım yüzyılda ayda bir üs kurma çalışmaları başlayacak gibi duruyor. Bu da insanlığın dünya dışındaki bir gökcisminde ve genel anlamda dünya dışında sürekli olarak işgal edeceği ilk yerleşim anlamına geliyor.

2045 yılına geldiğimizde dünyada ortalama sıcaklığın da bu süreçte 1.5 derece kadar artması bekleniyor. Bu da güvenli limitin üzerine çıkılacağı anlamına geliyor.

O saatten sonra tamamen yenilenebilir kaynaklara geçsek bile biraz geç kalmış olabiliriz ve küresel ısınma kaynaklı felaketler fazlalaşabilir.

Örneğin artan sıcaklıklar nedeniyle Avusturalya’daki Büyük Set Resifi’nin resiflerinin %90’ını kaybedebileceği ve Amazon ormanlarının yangınlar ve ağaç kesim faaliyetlerinin de etkisiyle büyük bir kayıp yaşayabileceği ön görülüyor.

Bununla bağlantılı olarak 1 milyon canlı türünün de nesli tükenebilir. Yani canlı tarihindeki kitlesel yok oluşlardan bir yenisinden bahsediyoruz. Bu sefer insan eli ile başlatılmış bir yok oluş bu.

2056 yılında dünya nüfusunun 10 milyar sınırını aşacak. Küresel ısınma ise artık kontrolden çıkacağı için bu yıldan sonra dünyadaki ortalama sıcaklığın 3 milyon yıldır ulaşmadığı sıcaklığa ulaşabileceği düşünülüyor. Bundan en çok etkilenecek bölgeler ise Afrika, Orta Dğu ve Güney Doğu Asya olacak. Seller. Kasırgalar ve kuraklık nedeniyle dünyanın bazı kısımları artık yaşamaya müsait olmayan bölgeler haline gelecek. 1 milyar kadar insanın içinde olduğu bir göç dalgası baş gösterecek haliyle.

Elbette teknolojik gelişmeler de durmayacak.

2080 yılına geldiğimizde gücü yetenler için biyoteknolojik uzuvlar satın alınabilir olacak. İnsanlar biyolojik anlamda teknoloji ile bütünleşmeye başlayacak. Süper uzuvlar, yapay organlar ve sentetik kan ile birlikte bugün konuştuğumuz beyin-bilgisayar arayüzünden bahsediyor olacağız.

Henüz insanlığın sonuna 680 yıl kadar varken, 2100 yılında doğal anlamda deniz seviyesinin 6 metre kadar yükselmesi bekleniyor. Bu da yine milyonlarca insan için yeni yerleşim yerlerine ihtiyaç duyulacağı, dev şehirlerin tahliye edilmesi gerekeceği anlamına geliyor. Bunun için çok büyük çaplı yeniden yerleşim planlarına ihtiyaç duyulacak haliyle. Trilyonlarca dolarlık projelerden bahsediyoruz.

2180 yılına geldiğimizde doğum oranlarının düşmesi ile dünya nüfusunun 11 milyar civarında sabitleneceği düşünülüyor. Bu noktada insanlık yavaştan güneş sistemine yayılmaya başlayacak ve Mars’ın kolonileştirilmesi gittikçe hızlanacak. Asteroidlerde madencilik faaliyetleri göreceğiz. Tabi bu kolonilerde de artık biyoteknoloji imkanları ile birlikte daha önce de konuştuğumuz gibi yeni türler ortaya çıkacak ve bilim-kurgu hikayelerinde karşılaştığımız biyo-hacking veya benzeri daha evrensel yeni tip sorunlar bizi bekliyor olacak.

2280 yılında ise eğer antimaddenin keşfi ve saklanması ile ilgili sorun çözülmüş olursa bu enerji inanılmaz kapılar açmış olacak. İnsanlık artık gözünü güneş sisteminin dışına dikecek ve insansız keşif araçları galaksimizde binlerce yeni dünyayı keşfe çıkacak ve 23. Yüzyılın sonunda büyük ihtimalle bu gezegenlerden su ve atmosfer bulunan en azından birkaçında mikrobik yaşamı keşfetmiş olacağız.

24. yüzyıla yani 2300’lere geldiğimizde ise transhumanisme geçmiş olacağız. Sonraki birkaç yüzyılda artık cyborg adını verdiğimiz yeni bir tür ile karşılaşacağız ve süper kahramanlardan alışkın olduğumuz sıradışı özelliklerle ve yapay zekanın da katkısı ile 25. Yüzyılın sonlarına doğru artık Kardashev ölçeğine göre insanlık ilk defa 1. Seviyeye ulaşmış olacak.

Yani dünyada enerji elde edilebilecek tüm kaynakları, tüm madenler, kasırgalar ve depremlerin bile enerjisini kullanabiliyor hale gelecek. Okyanusların dibinde şehirler kurabilecek ve sonunda güneşin tüm enerjisini kullanabilmek amacıyla Dyson küresi gibi mega-mühendislik projeleri söz konusu olabilecek.

Ve tahminlerin gösterdiği tarih, 2779 yılına geldiğimizde ise bu zamana kadar bahsettiğimiz tüm gelişmelerin sonucunda insanlık gerek isteyerek gerekse zorunda olduğu için yeryüzünden tamamen ayrılmak zorunda kalacak.

Uzayda kurduğumuz kolonilere taşınacağız, ya da en azından biyoteknoloji ve yapay zeka ile birlikte transhuman seviyesine erişen bir azınlık. Kalanlar ise maalesef kaçınılmaz son ile karşı karşıya kalacak. Yani yeryüzündeki bizim bildiğimiz haliyle insanın varlığı bu noktada son bulacak ancak yeni bir tür olarak başka gezegenlerde yaşamaya devam edebiliriz.

Biraz can sıkıcı bir senaryo. Biliyorum. Ama içinizi biraz rahatlatacaksa burada tamamen matematiksel bir modelden bahsettiğimizi söyleyeyim. Evet söz konusu olasılıklar gerçek anca bunun 760 yıl sonra olacağını söylerken Gott’un kullandığı model örneğin borsada hangi şirketin karlı olduğunu hesaplarken kullandığı modellere çok benziyor.

Tamamen kabaca olasılıklar ve bu aşamalar, yani verdiğimiz tarihler de çok çok kabaca tahminler sadece. Kaldı ki bazı modellere göre insanlığın en az 10.000 yılı var.

Fakat tüm bu olasılıklardan da öğrenecek o kadar çok şey var ki.

Bir sürü de soru var.

Mesela. Bunu gerçekten bilseydik. Mesela bir asteroidin 10 yıl içinde dünyaya çarpacağını kesin olarak bilseydik. İnsanlığın tepkisi ne olurdu sizce? İki olasılık var. Tam bir anarşi bunlardan birisi. Tamamen kontrolünü kaybetmiş ve kısa vadede yapabileceği her şeyi yapmaya odaklanmış topluluklar.

Diğeri ise bu sürede tüm farklılıklarını bir kenara bırakmış ve birlikte çalışarak bu felaketi önlemeye çalışan insanlık. Sizce? Bu durumda ne olurdu?

Diğer taraftan bu hikayede yine göze batan bir nokta var. Hepsinin alt metninde dünyaya ne kadar kötü davrandığımız yatıyor. Ciddiye almadığımız küresel ısınma ve iklim değişikliği ve hala çok ertelediğimiz, artık geç kalmaya başladığımız yenilenebilir enerjiye geçme zorunluluğumuz.

Benden sonra tufan demeyi bırakmaz isek bizden sonraki nesillere maalesef sadece felaket bırakacağız gibi görünüyor.

Ama tablo o kadar da karanlık değil. Umut her zaman var ve aslında tüm bunlardan öğrenmemiz gereken tek şey her şeyi bir kenara bırakıp artık birlikte yaşamayı öğrenmek. Yarın değil. Şimdi. Dünya evimiz, biz de sakinleri. Onu korumak da bizim elimizde.

Ve her zaman olduğu gibi.

Tekrar görüşene dek.

İyi ki varsınız.

Sevgiler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.